Çağının insanları tarafından idrak edilemeyen mükemmel bir yazı
Çağının insanları tarafından idrak edilemeyen mükemmel bir yazı
0 Vote
94 View
Çağının insanları tarafından idrak edilemeyen mükemmel bir yazı… İmam Cafer Sadık’ın Yirminci Yüzyıl İnsanları İçin Bilimsel Münazarası Bu yazı, Strasbourg İslami Araştırmalar Merkezi tarafından yazılan “İmam Cafer Sadık (a.s) Şia dünyasının düşünen beyni” kitabından alınmıştır. Bu araştırma merkezinde 25 bilim adamı Şia mektebi üzerine araştırmalar yapmıştır. Strasbourg İslami Araştırmalar Merkezi bilim adamlarına göre İmam Cafer Sadık’ın (a.s) burada verdiği cevaplar yirminci yüzyıla ait ve ayrıca İmam Cafer Sadık’ın (a.s) on dört asır önce nasıl böyle bilimsel cevaplar verebildiği konusunda şaşkınlıklarını gizlememektedirler. Şia mezhebinin hakkaniyeti bu yazıyla bir kez daha gün yüzüne çıkmaktadır. Siz okuyucularımızdan bu yazıyı çok dikkatlice okumalarını istirham ediyoruz. Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) eski dünyanın en sabırlı üstat ve müderrislerinden biridir. Tedris ettiği çağda her gün ders vermesinin yanı sıra dersten sonra bilimsel ve ilmi konularda kendisine muhalif olanları kabul eder ve onların açıklamalarını dinler ve sonra cevap verirdi. Bazı öğrencileri, üstatlarının (imam Cafer Sadık aleyhi selam) ilmi konularda kendisine muhalif olanlara yanıt vereceğini duyduklarında yemeklerini yer yemez yeniden geri döner ve münazara meclisinde otururlardı. İmam Cafer Sadık’a (aleyhi selam) muhalif olanlardan biriside Ebu Şakir adlı birisiydi. Ebu Şakir, bir gün imam Cafer Sadık (a.s) namazını kıldıktan sonra İmamın huzuruna gelerek şöyle dedi: “Bana her ne istersem söylememe izin verir misiniz?” İmam Cafer Sadık (a.s) söyle, dedi. Ebu Şakir dedi ki: “Senin Allah hakkında söylediklerin efsaneden başka bir şey değildir. Sen efsaneler üreterek insanları varlığı olmayan (Allah’ı) bir şeyi kabul etmeye mecbur ediyorsun. Bizler, beş duyu organımızın hiç birisiyle Allah’ı hissetmediğimiz için O’nun varlığını kabul edemeyiz. Akılla Allah’ın varlığını anlayabilirsin demen mümkündür, ancak ben diyorum ki akıl bile zahiri (görünür ve belirgin) his dışında bir şeyi anlama kapasitesine sahip değildir. Ey bilim adamı iddiasında bulunarak İslam Peygamberinin halifesi olduğunu söyleyen adam! Ben sana diyorum ki insanların naklettikleri efsaneler içinde görülmeyen bir Allah’ın varlığından daha esassız ve temelsiz hiçbir efsane yoktur. Ancak ben senin hilene aldanmayacağım ve görülmeyen Allah hakkındaki efsaneni kabul etmeyeceğim. Ben, iki gözümle görebileceğim Allah’a kulluk ederim.” … Ebu Şakir, konuştuğu süre zarfında imam Cafer Sadık (a.s) bir kere bile olsun ağzını açıp konuşmamış ve Ebu Şakir’in sözlerine müdahalede bulunmamıştır. Ebu Şakir’in sözleri bitince bile, bir şeyler daha der diye İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) biraz daha sessiz kalarak bir şey söylememiştir. Sonra imam Cafer Sadık (aleyhi selam) konuşmaya başlayarak şunları söyler: “Sen, benim efsane üreterek insanları görülmeyen Allah’a kulluk etmeye davet ettiğimi söyledin. Ey Ebu Şakir! Görülmeyen Allah’ı inkar eden sen, acaba kendi içini görebiliyor musun? Ebu Şakir dedi ki: “Hayır.” İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Her ne zaman kendi içini görebilseydin, “Allah görülmediği için efsaneden başka bir şey değildir”, demezdin. Ebu Şakir dedi ki: “İçini görmekle varlığı olmayan Allah’a kulluk etmek arasında ne gibi bir irtibat var ki?” İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Sen, görülmeyen, sesi duyulmayan ve dokunulması mümkün olmayan bir şeyin varlığının olmadığını söylüyorsun.” Ebu Şakir dedi ki: “Evet.” İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular: “Vücudundaki kanın hareketinin sesini duyuyor musun?” Ebu Şakir dedi ki: “Meğer kan, vücutta hareket mi ediyor?” İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdu ki: “Ey Ebu Şakir! Kan her birkaç dakikada bir senin tüm vücudunda hareket etmektedir [1] ve eğer kanın hareketi vücudunda birkaç dakikalığına durursa o zaman ölürsün. Acaba bugüne kadar kanının vücudunda hareket ettiğini gördün mü?” Ebu Şakir dedi ki: “Hayır, görmedim ve ben kanın vücutta hareket ettiğini kabul etmiyorum.” İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdular: “Senin bunu kabul etmene mani olan şey, kanın damarlarında hareket ettiğine olan cehlindir. İşte bu cehalet, senin görülmeyen ve tek Allah’ı tanımana mani olan şeydir. Acaba senin, Allah’ın yaratarak vücudunda görevlendirdiği ve onların çalışmalarının etkisiyle yaşamını sürdürmene neden olan varlıklardan haberin var mı?” [2] Ebu Şakir dedi ki: “Hayır.” İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdular ki: “Sen, yalnızca görebildiğin şeylere dayanıyorsun ve diyorsun ki görmediğim şeylerin varlığı yoktur. Onlar senin vücudunda varlık bulur ve gelişirler. Türerler ve bir süre sonra işten düşerler… Ancak sen ne onların sesini duyarsın ne de onlara dokunabilirsin. Ey Ebu Şakir! Bil ki şu anda senin vücudunda yaşayıp ölen varlıkların sayısı ne fakat dünyada yaşayan insanların sayısından çoktur, belki çöllerdeki kum tanelerinden bile daha çoktur. Neden, her kim kendisini tanırsa Allah’ını tanır demişlerdir? Ey Ebu Şakir! Şu duvarın dibine koydukları taşı görüyor musun? Sen, bu taşın hareketsiz olduğunu görüyorsun, çünkü senin gözün onun hareketsiz olduğunu görmektedir. Her kim sana taşta hareketlerin olduğunu söylerse –ki şu anda birlikte olduğumuz bizim hareketimiz sükun ve hareketsiz olduğundan – sen bunu kabul etmezsin ve dersin ki efsane üretiyor. Eğer sen bilgi sahibi olmazsan taşın içindeki hareketin varlığını da idrak edemezsin. Belki ileride insanların bilgilerinin gelişmesiyle taşların içindeki hareketi görebilecekleri bir gün gelir. [3] (1973 yılında Amerika’da yayınlanan bilimsel bir dergide şunlar yazılmıştır: Moleküllerin hareket ettiği ilk defa lazer ışınları sayesinde açık bir şekilde fotoğraflandı. Lazerle görüntüleri yakalayan kameranın flaş süresi trilyonda bir saniyedir. Bir trilyonda bir saniyenin bir saniye karşısındaki süresinin ne kadar kısa bir süre olduğunu bilmek istiyorsak, yirmi dört saatlik ömrümüzün on milyar yıla denk geldiğini söylememiz gerekmektedir.) Ey Ebu Şakir! Hava senin ve öteki beşeri varlıkların yaşam kaynağı olmasına rağmen onu görmüyorsun. Fakat rüzgar çıktığı zaman onu hissedersin. Acaba havayı inkar edebilir misin?... Ey Ebu Şakir! Yaratıcıyı inkar etmek akıl değil, cehalettir. Ben, kendi Allah’ımı yaratmadım ve O’nu düşüncelerimde üreterek dışarı çıkarmadım. Ancak senin dediğine göre senin Allah’ın senin tarafından yaratılmıştır. Benim yaptığım ve yapacağım şey, Allah’ı daha iyi tanımak ve O’nun azametini keşfetmek için düşüncelerimden yararlanmaktır. * Bundan kırk yıl kadar önce Fransa Strasbourg İslami Araştırmalar Merkezi tarafından Hz. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) hayatı ve Şia mezhebi hakkında bir araştırma gerçekleştirildi. Bu araştırmaya yirminin üzerinde o günün büyük bilim adamları katıldı. Bu bilim adamlarının arasında yalnızca iki İranlı ve Şia bilim adamı bulunmaktaydı. Birisi İmam Musa Sadr ve diğeri Dr. Hüseyin Nasır. Geriye kalanlar başka din ve mezheplerdendi. Araştırmaya Belçika, Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere, Amerika ve İsviçreli bilim adamları katılmıştır. ABNA.İR [1] - Kanın vücutta hareket ettiğinin keşfedilmesi bu yüzyılda ispatlanmıştır. İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) insanların aklından bile geçmeyen kanın vücutta hareket ettiği sözünü 14 asır önce söylemiştir, ancak bu günümüz bilimiyle ispat edilmiş bir hakikattir. Ama kaynağı ilahi vahiy olan ve Peygamberimizin hakiki halifesi olan İmam Cafer Sadık (a.s) bu hakikati o zaman açıkça insanlara söylemiştir. Ne zaman akledeceğiz ve Peygamber efendimizin hakiki halifelerinin peşi sıra gideceğiz? [2] - İmam Cafer Sadık’ın (a.s) bu mucize dolu sözlerini bu konuda uzmanlaşmış konunun ehli bilim adamları açıklamalıdır. Acaba 14 asır önce insan ve tabiat hakkında bu tür sözlerin sarf edilmesinin mucizeden başka bir izahı var mıdır? Acaba sadece bu söz bile İmam Cafer Sadık (a.s) ve Ehlibeyt mektebinin hakkaniyetini ortaya koymuyor mu? Acaba Ehlibeyt mektebinin kurtulan fırka ve fırka-ı Naciye olduğunu anlamak için bunca delil yeterli değil midir?... [3] - İmam Cafer Sadık (a.s.) bu sözüyle ileride bilimin gelişmesiyle taşların içindeki hareketlerin keşfedileceğini de açıklayarak ayrı bir mucize ortaya koymaktadır.