İslam'da Kadının Şahsiyeti ve Hicap

Hicap ve kadının toplumdaki yeri geçmiş asırlardan günümüze dek ilmi kitap ve dergilerde incelenerek, araştırılan konulardandır. Son yüzyılda Batı zihniyet ve kültürü İslami ülkelere sızdı ve Müslüman kadınların ideallerini alt-üst ederek; ahlak, gelenek ve itikadi değerlerinin çoğunu değişime uğrattı. Ne yazık ki, fikri ve itikadi gerçeklerin batı hayranlarının menfi propagandasına hedef olması, ahlaki ve dini esaslarımızı yıkmayı hedefleyen İslam düşmanlarının siyasetleri sonucunda Müslüman kadın, yabancıların örf ve geleneklerine körü körüne uyan bir fert haline geldi. Hatta bazı kesimler Müslüman kadının iffet ve haysiyetine karşı tertiplenen bu saldırıları meşrulaştırmak yolunu bile aramaya kalkışarak İslam'da örtünme, başı örtme diye bir emrin olduğu hususunda şüphe uyandırmaya başlamışlardır. "Acaba hicap tamamen İslami bir emir ve sünnet mi, yoksa bazı yersiz bağnazlıklardan mı kaynaklanıyor?" sorusu kanaatimizce, hiç olmazsa bazı aldatılmış fertler için söz konusu olduğundan, Kur'an ve sünnet ışığında İslam'da tesettürün hüküm ve sınırlarını açıklamaya çalışacağız. Maksadımız Kur'an, sünnet ve İslami örfte özel bir yeri olan ve mukaddes İslam dininin inkâr edilemeyecek zaruretlerinden biri sayılan hicap meselesini İslam çerçevesi içerisinde çeşitli yönlerden ele almak, hüküm ve hikmetini kısaca açıklamaktır. Aynı zamanda hicabın kök ve temelinin, hangi ırk ve soydan olursa olsun, kadının fıtratında yer aldığını aydınlatmak için kadının hicap, iffet ve kendini koruma meselesini tarihi açıdan araştırmamız gerekecek. Çünkü fıtrat ve İslam'a aykırı olan her hareket, insanlığın şahsiyet ve varlığına inen bir darbe demektir. Bu yüzden kadının fıtri özelliklerinin neyle uyum sağladığı aydınlatılmalıdır. Kur'an, Hadis ve Fıkıhta Hicap Örtünme, her şeyden önce kadın ve erkeğin birbirlerine karşı riayet etmeleri gereken bir hükümdür. İlişki ve dolayısıyla bakma olmazsa hicabı söz konusu etmek kökten boş ve abes bir şey olur. İşte kadınların örtünme gerekliliği, mahrem olmayan erkeklerin onları görmelerinden kaynaklanıyor. Çünkü birbirine yabancı olan kadın ile erkeğin örtüsüz ve ölçüsüz ilişkileri, şehvet kıvılcımlarını tutuşturarak, onların hayatını sağlık ve istikrar rayından çıkartarak, hayvanî bir yaşantıya ve bedbahtlığa çevirebilir. Önce, bu konuda inen ve genelde Nur ve Ahzab surelerinde yer alan ayetleri mealen naklederek daha sonra bazı nükte ve imalarına değineceğiz. Ve gerektiğinde konu hakkındaki hadislere baş vuracağız. "Ey Muhammed! Mü'min erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onların arınması için daha iyidir. Allah hiç şüphesiz onların yaptıklarından haberdardır. Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya kayınbabaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya Müslüman kadınlar veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçileri ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsün bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, saadete ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah'ın hükmüne dönün."[1] Bakmak ve Sınırı Bu ayetler, mahrem olmayan erkek ve kadının birbirine bakmasının haram olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ama bunun sınırı bu ayetlerde tam olarak belirlenmemiştir. Bu gibi konularda Kur'an ve sünnetten hüküm çıkarma yeteneğine sahip olan büyük fakihler görüş ileri sürebilirler. Fıkhi açıdan kesin olarak şunu söyleyebiliriz: Yabancı erkeğin, zevk alma kastı olmasa dahi mahrem olmayan kadının yüz ve elleri dışında vücudunun hiçbir yerine bakması caiz değildir. Yüz ve ellere bakmak ise fıkhî açıdan ihtilaflı bir konudur. Ancak şu nokta bilinmelidir ki, kadının yüz ve ellerine bakmak caiz olsa bile tahrik edici olmadığı ve zevk alma niyetiyle bakılmadığı takdirde caiz olur ancak, aksi halde mutlaka haramdır. Aynı şekilde kadının da erkeğin vücuduna bakması câiz değildir. Bununla birlikte erkeğe bütün bedenini örtmesi farz değildir. Bu konuda dikkati çeken husus bakmanın ardından gelen zararlı sonuçlardır ki, ayet ve hadislerde bunlara değinilmiştir. Ayet-i kerimede olan "zalike ezka lehüm" (Bu onların arınması için daha iyidir) cümlesi şunu bildiriyor ki, bakmayı sınırlamaktan, örtünme ve iffeti vurgulamaktan ve emretmekten hedef, hikmetsiz bir sınırlama icat etmek değil; bilakis hedef insanoğlunun ruhunun temizlenmesi, ailevi ve sosyal ahlak bozukluklarından korunmasını sağlamaktadır. Yukarıdaki ayetin nazil oluşu hakkında tefsir kitapları şöyle yazmaktadır: Peygamber'in (s.a.a) zamanında Ensar’dan bir genç erkek Medine sokaklarının birinden geçerken gözü güzel bir kadına takıldı. Kadının güzelliği onun dikkatini çekti. Kadının peşine takılıp biraz yürüdü. Gözü kadında olduğu sırada duvarda olan bir taş veya cam parçası yüzünü çizdi. Yüzünün kanı elbisesine dökülmüş bir halde Peygamber'in (s.a.a) huzuruna gelerek olayı Peygamber'e anlattı. Bu sırada Cebrail inip mahrem olmayan erkek ve kadınların birbirlerine bakmasını yasaklayan "Kul li'l-mü'minine yeğüzzu min ebsarihim... " ayetini getirdi."[2] İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Nice bakış var ki, uzun bir hasrete sebep olur."[3] İmam Sadık'ın (a.s) sözünde iki husus dikkati çekiyor: 1. Husus: Bakmak, şeytanın eliyle atılan zehirli bir oktur. Zehirli ok yalnızca isabet ettiği noktayı değil, zehiri bütün bedeni etkilemektedir. Bakmak da bunun gibidir. Göz bir manzaraya baktığında eseri sinirler vasıtasıyla beyne intikal eder ve oradan da vücudun cinsel şehvetle ilgili organlarına sirayet eder. Fert bu tahrikler neticesinde başka günahları yapmayı düşünür. İmam Sadık'ın (a.s) başka bir hadisde buyurduğu gibi: "Arka arkaya sürekli bakmak, şehvet tohumunu kalbe serper. Ve bu, bakanı fitneye itme için kâfidir." 2. Husus: Bakmanın, işlenen bu haramdan dolayı tesiri ve ahiretteki azabı dışında daima göz otlatan adam, gözü görüp arzuladığına ulaşamamasından kaynaklanan moral bozukluğu (asabilik), hasret ve üzüntüye duçar olur. Ve bu durum bazen bir nevi deliliğe dönüşür. Vurguna uğrayan âşıkların intihara teşebbüs etmeleri gibi olayların başlangıç noktası şüphesiz bakmaktır. Bakış, iki ayrı cinsten olan namahrem erkek ve kadının gayr-i meşru irtibatının sağlanması yolundaki ilk kıvılcımdır. Onun ardından ise yakıcı bir ateş gelir. Bu yüzden İslam, tahriklerin önü alınması ve istenmeyen sonuçların doğmaması için bakmayı haram ve yasak etmiştir. Şia ve Ehl-i sünnet kaynaklarında, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğu zikredilmiştir: "Bakışına bakış ekleme (istemeden vuku bulan); birinci bakış senin içindir (caizdir) ikinci bakışa ise hakkın yoktur (caiz değildir)."[4] Birinci bakış senin içindir (istemeden olduğu için caizdir), ikinci bakışa hakkın yoktur (caiz değildir), üçüncü bakış ise helak olmaya yol açar."[5] Başka bir hadiste şöyle okuyoruz: "Fazl b. Abbas güzel yüzlü bir genç idi. Bir gün Resulullah ile birlikte merkep üzerinde hareket ederlerken “Husamiye” adlı bir kadın gelip ondan bir soru sorduğunda Fazl ile bakışmaya başladılar. Peygamber (s.a.a) eli ile Fazl'ın yüzünü çevirdi ve amelen iki namahremin birbirine bakmasını önledi."[6] Kısacası, birçok hadiste yer alıp fakihlerin de fetva verdikleri gibi eğer aniden erkeğin gözü namahrem bir kadına ilişirse bakmaya devam etmemeli ve gözünü çevirmelidir; aksi takdirde günah işlemiş olur. Haram bakıştan ve her türlü günahtan kaçınmak imanın sağlamlaşmasına ve güçlenmesine sebep olur, ruh ve nefsin temizliğine yol açar. Bu hususta birçok hadis vardır. Örneğin, İmam Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Bakmak, şeytanın zehirli oklarından biridir. Allah'ın rızası için ondan kaçınana, Allah lezzetini tadacağı bir emniyet ve iman bağışlar."[7] Peygamber'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: "Allah, gözü bir kadının güzelliklerine takılıp da ona bakmayan her Müslümanı, lezzetini tadacağı bir ibadete muvaffak eder."[8] Göz sarkıntılığının cezası hakkında da İmam Sadık'tan (a.s) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Her kim günaha gözünü daldırır ve sonra tövbe etmezse, kıyamet günü Allah, onun gözünü ateşle doldurur."[9] Kadının Erkeğe Bakması Buraya kadar erkeğin, namahrem kadına bakması hakkında konuştuk. Şimdi ise kadının namahrem erkeğe bakmasını yasaklayan hadislere bakalım. Yüce İslam Peygamber'i (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Gözünü kocasından başkasıyla veya herhangi bir namahreme bakmakla tatmin eden kadına Allah'ın gazabı artar ve amellerini zayi eder."[10] Yukarıdaki hadis "Müstedrek" kitabında şöyle nakledilmiştir: "Gözünü, mahrem olmayana bakmakla doyuran kadına Allah'ın gazabı şiddetlenir..." Bu hadiste evli ve kocasının olması kaydı yoktur. Sünni ve Şii kaynaklarında az bir farkla nakledilen başka bir hadis ise şöyledir: "İbn-i Ümmi Mektum" adında bir adam Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna girmek için izin istedi, Peygamber'in hanımlarından Aişe ve Hafsa onun yanında idiler. Resulullah (s.a.a) onlara: "Kalkın, odanıza girin." diye buyurdu. Onlar, "o kördür." dediler. Peygamber (s.a.a): "O sizi görmüyorsa siz onu görüyorsunuz." buyurdu.[11] Zikredilen ayet ve hadislere dayanarak bütün İslam fakihleri erkeğin yabancı kadına ve kadının yabancı erkeğe bakmasının haram olduğuna hükmetmişler ve bunu dinin zaruriyatından saymışlardır.[12] Fakihler arasında bir tek ihtilaf konusu, yüz ve ellerin istisnası hakkındadır. Bazı fakihler yüz ve ellere (bileğe kadar) şehvetle bakılmazsa ve fitneye düşme korkusu da olmazsa bir sakıncası yoktur, demişlerdir. Ama eğer lezzet ve şehvet kastıyla bakılırsa yüz ve ellere bakmak bile bütün fakihlerin görüşünce haramdır.[13] Ve bu konuda kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. Neticede, erkeğin mahrem olmayan kadının saç ve vücuduna bakması ve bunun tersi ve şehvetle yüz ve ellerine bakması her durumda haramdır. --------------------------------- [1]- Nur/30-31. [2]- Vesail-üş Şia, c.17, s.139. [3]- Vesail-üş Şia, c.17, s.138. [4]- Sünen-i Ebi Davud, c.2, s.246; Revai-ul Beyan Fi Ayat-i Ahkam-il Kur'an, c.2, s.151; Tirmizi ve Ahmet’ten naklen: [5]- Vesail-üş Şia, Nikâhın mukaddime babları, bab: 104, Hadis:3. Başka bir hadiste de şöyle geçer: "(İstekle bakılan) ikinci bakış bakanın zararınadır, üçüncü bakış ise onu helak ve mahveder. [6]- Revai-ul Beyan, c.2, s.156, Buhari ve Müslim'den naklen. [7]- Vesail-üş Şia, c.7, s.139. [8]- Revai-ul Beyan, c.2, s.152, Müsned-i Ahmet’ten naklen. [9]- Vesail-üş Şia, c.7, s.14. [10]- Vesail-üş Şia, c.7, s.72. [11- Vesail-üş Şia, c.7, s.172; Müstedrek-ül Vesail, s.468; Zemahşeri'nin Keşşaf tefsiri, Ebu Davud'dan naklen Nesai ve Ahmed, Mekarim-ul Ahlak, s.233. [12]- Cevahir-ul Kelam, c.29, s.75, yeni baskısı. [13]- Cevahir-ul Kelam; Revai-ul Beyan, c.2, s.157.