NAS VE İÇTİHAT

NAS VE İÇTİHAT

NAS VE İÇTİHAT

(0 Votes)

QRCode

(0 Votes)

NAS VE İÇTİHAT

Hamd ve sena, kulu ve peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.a)’i en yüce makamlara ulaştıran, geçmiş ve geleceğin ilmini O’na öğreten ve hiç kimseye bağışta bulunmadığı fazl ve lütfünden O’na bağışta bulunan Allah’a mahsustur. Allah risaletini nerede bırakacağını daha iyi bilmektedir. Böylece Allah (c.c) nübüvvet ve vahiyi, Hz. Muhammed Mustafa’yı me’bus ederek sona erdirdi. Onun getirdiği şeriatla, diğer tüm semavi şeraitleri neshetti. Buna göre Hz. Muhammed (s.a.a)’in helali kıyamet gününe kadar helal, haramı ise haramdır. Bu konu, tüm Müslümanların görüş birliğinde oldukları bir mevzudur. Bu durum, tüm Müslümanların O’nun risalet ve nübüvvetin de tek bir görüşe sahip olmalarına benzemektedir. Zira hiç kimse bu konunun tersine bir tek kelime bile söylememiştir. Allah’ın sonsuz selamı Onun hanedanından olan imamların üzerine olsun. Onlar Allah’ın bu dünyadaki hücceti ve ümmetin ahretteki şefaatçileridirler. Yine Allah’ın selamı onların ailesinden layık kimselere ve her nesilde onları sevenlerin üzerine olsun. Allah’a hamd olsun ki günümüzde herkes, İslam öğretilerinin içerisinde bulunan düzen, kanun ve hikmetlerin insanın dünyevi ve uhrevi tüm boyutlarını kapsadığını bilmektedir. Herkes İslam’ın dengeli ve hikmet dolu bir medeniyete sahip olduğunu bilmektedir. Yine İslam öğretilerinin yeryüzü insanları için, hangi zaman ve mekanda olurlarsa olsunlar bütün dil ve renklerinin farklı olmasına rağmen uygun, hikmetli ve merhametlidir. İslam’ın mukaddes kanun koyucusu (gaybı bilen Allah) aydınlığa kavuşmamış bir mevzu veya konu bırakmamıştır. Allah (c.c)’ın kullarını kendi başlarına bırakarak onların Allah’ın dinini oyuncak haline getirmelerine izin vermesi mümkün değildir. Bilakis onları (son Peygamberinin diliyle) iki sağlam ip olan Kitap ve İtret’e (Ehl-i Beyt) yöneltmiştir. Allah (c.c) bu iki değerli emanetle, ümmeti sapmaktan alıkoymuştur. Allah (c.c), o ikisine sarıldıkları müddetçe doğru yolda adım attıkları müjdesini vermiştir. Aynı şekilde onların (Kur’ân ve İtret) birbirinden ayrılmayacaklarını ve yeryüzünün onlarsız olmayacağı haberini vermiştir. Bundan dolayı Kur’ân ve Peygamber (s.a.a)’in pak Ehl-i Beyti, Müslümanların sığınağı ve Peygamber (s.a.a)’den sonra ümmetin odak noktası durumundadır. İşte bu yüzden Kur’ân ve Ehl-i Beyti takip edenler Peygamber (s.a.a)’e ulaşmaktadırlar. Onlardan her hangi birisini bırakanlar ise Peygamber (s.a.a)’den ayrılmışlardır. Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyti, aynen Beni İsrail’deki Hıtta kapısı gibidir. Aynen Nuh’un gemisi misalidir. Buna göre hiç kimsenin (makamı ne kadar büyük olursa olsun), onların yolundan başka bir yolu kat etmeye hakkı yoktur. “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve Müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.”[1]