Hz. Fatıma (s.a)'ın Özel Eğitim Yöntemleri

 

Sevim TURAN/Erenler 4-5

Günümüz dünyasında eğitim meselesi, eğitim merkezlerinin yılda trilyonlara varan harcamalarına rağmen, hâlâ çözüme kavuşturulmuş değil ve çözüm bekleyen sorunların başında gelmektedir. Doğru bir eğitim nasıl olmalıdır? Eğitimde, eğitenle eğitilenin konumu nedir? Çocuk eğitiminin özel yöntemleri var mıdır? Çocuğu, fıtrî doğrularıyla çelişmeden eğitmek mümkün müdür? Hangi eğitim yöntemi doğru bir eğitim yöntemidir? Bu ve benzeri sorular eğitim konusunda yanıt bekleyen önemli sorulardan sadece birkaç örnektir. Bu arada akıl ve düşünce yeteneğine sahip insanoğlu kendi akıl ve düşüncesiyle, eğitim meselesi de dâhil olmak üzere sorunlarını çözümlemeye çalışmakla birlikte, insanoğlunun yaratıcısı, âlemlerin tek ve muktedir mühendisi Rabb’ul-âlemîn hazretleri de gönderdiği elçileri vasıtasıyla insanoğluna ışık tutmuştur. Her insanın karakteristik yapısı çocukluk döneminde oluşur. “Ağaç yaşken eğilir” deyimi işte bu gerçeğe işaret etmektedir. Çocuk alacağı eğitime adapte olacak bir yapı arz etmektedir. Bilhassa çocukların yakınlarının bu eğitim ve "kişilik biçimlenmesi"nde özel bir yeri vardır. Anne ise bu açıdan en üst zirvede yer almaktadır. Annenin güçlü elleri mucizemsi bir yetenekle çocuğu istediği biçime sokar. Aslında anne bir hammaddeden istediği şekildeki heykeli yontan bir heykeltıraş gibidir. Anne, insanı saadet yoluna veya bedbahtlık yoluna yönelten en etkili unsurdur. İster başarılı, ister başarısız her insanın bir "anne"nin öğrencisi olduğu asla unutulmamalıdır. Anne, çocuğu kemalin en üst zirvesine yükseltebileceği gibi, bedbahtlık uçurumunun en derin noktasına da yuvarlayabilir. Şüphe yok ki, Hz. Fatıma-ı Zehra (s.a) babası Allah Resulü’nden aldığı terbiye ve ilim sayesinde dünya ve ahiret kadınlarının en ulusu olmuş, en mükemmel evlâtları yetiştirmiş ve böylece insanlığa "en mükemmel anne" olduğunu ve onun eğitim yöntemlerinin "en mükemmel eğitim yöntemi" sayıldığını bilfiil ispatlamıştır. Yirmi yılı bulmayan kısa hayatının on yıldan az bir bölümünü eşiyle geçirdiği hâlde sade ve küçücük evinde öyle evlâtlar yetiştirmiştir ki, "nurları toprak âleminden göklerin ötesine, mülk âleminden melekut-i âlâ'nın ötesine yansımakta"dır. Evet, Hz. Zehra’nın yetiştirdiği evlâtlar insanlık tarihinin nadide çiçekleri, emsalsiz güzideleridirler; yiğit, dürüst, korkusuz ve kelimenin tam anlamıyla "mükemmel insan"lardırlar. İslâm’ın bu büyük kadınının çocuk yetiştirme hususunda kullandığı yöntemler bugün en ciddî eğitim merkezlerinde ve muhtelif din ve görüşlere mensup pedagoglar ve eğitim uzmanlarınca incelenmekte olup en sağlıklı yöntemler olarak tavsiye edilmektedir. Çocuğun karakterinin şekillenmesi açısından Hz. Fatıma (s.a)’ın uyguladığı metotlar dürüstlük, sevgi, merhamet ve korkusuzluk temelleri üzerine kuruludur. Ünlü sahabî Selman-ı Farisî hazretleri diyor ki: "Bir gün Hz. Fatıma'nın el değirmeninde un öğüttüğünü gördüm. O sırada küçük Hüseyin'in ağlama sesi duyuldu. Ben; "Hz. Resulullah (s.a.a) size yardım edenleri sevdiğini buyurmuştur." dedim, “Çocuğu mu sakinleştirmemi istersiniz, yoksa el değirmenini almamı mı?" Hazreti Fatıma; "Evlâdımla benim ilgilenmem daha yeğdir; zahmet olmuyorsa, siz şu unu öğütebilirsiniz." buyurdular. Hz. Fatıma (s.a) ölümünden sonra bile çocuklarını düşünmekten kendisini alamamış ve ölüm döşeğinde Hz. Ali'ye; "Çocuklarımı annesiz bırakma, benden sonra kız kardeşimin kızıyla evlen; o benim çocuklarıma karşı tıpkı benim gibi şefkat gösterir." vasiyetinde bulunarak çocuklarının eğitimi ve yetişmesi için fevkalâde bir basiret ve ileri görüşlülük örneği sergilemiştir. Keza, Hz. Resulullah'ın vefatıyla birlikte, çocuklarının bu şefkatli dedenin sevgisinden mahrum kalmaları Hz. Fatıma'yı pek üzmüştür. Nitekim bazen çocuklarını severken; "Sizi herkesten çok seven dedeniz nerede şimdi? Sizi yerde görmeye dayanamayıp hemen kucağına alan o şefkatli dedeniz nerede şimdi yavrularım?" dediği bilinmektedir. Burada sadece annenin değil, başkalarının da duygusal bağlarının çocuk üzerinde etkili olduğu ve şefkatli bir annenin bu bağlara da önem verdiği anlaşılmaktadır. Çocuklarla Oynamak Çocuklarla oynayıp onlara oyun arkadaşlığı yapmanın fizikî ve psikolojik faydalarının yanı sıra, çocukların yaratıcılık gücünü de artırması açısından fevkalâde önemli olduğu unutulmamalıdır. Hz. Fatıma'nın yöntemlerinden biri de budur. O, çocuklarıyla oynamayı pek sever, onlarla oynarken zihin ve inançlarını olumlu yönde etkileyip sağlıklı düşünmelerini sağlayacak sözler ve şiirler söylemeyi ihmal etmezdi. Hz. Hasan'la oynarken, onu havaya atıp tuttuğu ve bunu yaparken şu mazmunlu şiiri okuduğu kayıtlıdır: "Hasan'ım, baban gibi ol sen de/ Büyü de, babana benze/ Hakkı kurtar, boynundaki urgandan/ Rabbine ibadet ve şükürde bulun her zaman/ O'dur bize bütün nimetleri bağışlayan/ Zalimlerle dost olma, e mi güzel Hasan’ım?!" Yarışma ve Sağlıklı Rekabet Sağlıklı rekabet ve dürüstçe yarışma, çocuklarda kendine güven duygusunu geliştirip onlara sorunlardan kaçmama ve zorluklarla pençeleşme ruhunu aşılar. Kendisine güven duyan ve zorluklardan korkmayan bir insan, hayatın çeşitli merhalelerinde karşılaşabileceği mümkün zorluklarla yüz yüze geldiğinde teslim olmaz, sorunlarına sırt çevirmez, batıla eğilmez, zilleti kabullenmez ve başı dik olarak bütün zorluklarla boğuşmayı, lekeli olarak rahat yaşamaya tercih eder. Hz. Fatıma'nın eğitim yöntemlerinden biri de işte budur. Hz. Hasan'la Hz. Hüseyin küçük yaşlardayken bir el yazı yarışması tertipler ve kimin yazısının daha güzel olduğunu sorarlar annelerine. Çocuklardan hiçbirinin kırılmasını istemeyen Hz. Fatıma, onları babalarına gönderir. Babaları kendisine uzatılan yazılara şöyle bir göz attıktan sonra ikisinin de güzel olduğunu, kendisinin bu yazılardan birini tercih edemeyeceğini, hatta eğer isterlerse dedelerinden de bunu sorabileceklerini söyler. Çocuklar Hz. Resulullah'a giderler. Hz. Resulullah bu çetin hakemliği Hz. Cebrail'e, o da Hz. İsrafil'e havale eder ve nihayet Allah Teâlâ’nın emriyle Hz. İsrafil, bizzat Hz. Fatıma'nın hakemlik etmesi gerektiğini söyler. Hz. Fatıma ilâhî bir ilhamla, taneleri tek rakamlı olan gerdanlığındaki boncukları yere dökerek en fazla taneyi getirenin bu yarışmayı kazanacağını açıklar. Çocuklar yine eşit sayılarda boncuk taneleri ve birer yarım boncuk getirirler. Cebrail, Allah'ın emriyle boncuklardan birini ikiye ayırmış ve bu yarışmada taraflardan hiçbirinin "kaybeden taraf" olmamasını sağlamıştı. Aynı çatı altında yaşayan kardeşler arasında birlik sağlamak ve çocuklar arasında ayırım gözetmemek gerektiği konusunda fevkalâde öğretici bir vak'adır bu. Çocukların Kişiliğine Değer Vermek Hiç kimse kendisini bir hiç olarak görmek ve bir hiç olarak görülmek istemez. Bu kural çocuklarda da böyledir. Hz. Fatıma'nın evinde çocuklara saygı gösterilir, onların görüşleri alınarak kişiliklerinin sağlamlaşması sağlanırdı. Ehl-i Beyt rivayetlerinde geçen şu hadise gerçekten de öğreticidir: Hz. Resulullah sevgili kızı Hz. Fatıma'nın evine gelmişti. Evde, babasına ikram edebilecek hiçbir şeyi olmayan Hz. Fatıma'nın bu duruma pek üzülmesi ve mahcup olması üzerine Hz. Resulullah mübarek ellerini semaya açıp Rabb’inden cennet rızkı istedi. Bu sırada Hz. Cebrail inerek; "Ya Resulallah!" dedi, "Rabb’imin sana özel selâmı var; siz, Ali, Fatıma ve çocukların cennetten istediğiniz her şeyi hemen hazır etmemi buyurdu, ne istersiniz?" Hz. Peygamber-i Ekrem bunu Ehl-i Beyt'ine bildirdi, kimseden ses çıkmadı. Bu sırada Hz. İmam Hüseyin; "Benim seçmemi ister misiniz?" diye sordu. "Elbette!" dediler, "Sen neyi seçersen, kabul ediyoruz, haydi siparişini ver bakalım!" İslâmî metinlerde geçen bu olay, onca ulvî ve melekutî anlarda bile çocukların görüşlerine önem verip onların kişiliğine saygı duymanın Ehl-i Beyt okulunun eğitim sisteminde ne denli önem taşıdığını vurgulaması açısından bir hayli ilginçtir. Hz. Fatıma (s.a) Çocukları Dövmezdi Teşvik ve ödüllendirme yönteminin, ceza ve dayaktan çok daha olumlu sonuçlar verdiği ve dayağın olumsuz neticeler getirdiği gerçeği, günümüz dünyasında yeterince netleşmiş bulunmaktadır. Hz. Fatıma'nın çocuklarını dövdüğü veya onlara sert fizikî cezalar uyguladığına dair bir tek vak'a yoktur tarihte. Dahası, Ehl-i Beyt İmamlarından ulaşan rivayetlerde bu yöntem açıkça men edilmiştir. Çocuğunun elinden gına gelen bir baba, Hz. İmam Rıza'ya durumu açtığında; "Onu dövme! Mecbur kalırsan, ona küsülü ve dargın davranabilirsin, ama bu da uzun sürmemelidir!" buyurur. Çocuklara İbadetin Önemini Aşılamak Resulullah’ın kızı Hz. Fatıma'nın eğitim yöntemleri arasında en dikkat çekici olanı, çocuklara küçük yaşlardan itibaren Allah sevgisini aşılamak, onlara namaz ve orucu öğretmek ve ibadete önem vermelerini sağlamaktır. Meselâ Kadir gecelerinde çocuklarını bütün gece uyanık kalmaya ve sabaha kadar ibadetle meşgul olmaya hazırlamak için onları gündüz yatırır, uyku basmaması için hafif yemekler yedirirdi. Kadir gecelerine fevkalâde önem verdiği ve bu gecelerde evde kimsenin uyumasına izin vermediğini, "Kadir gecesinin bereketlerinden kendisini mahrum bırakan biri gerçek anlamda mahrumdur" buyurduğu kaydedilmiştir. Hz. Fatıma'nın bu konudaki yaptırım ve eğitim yöntemi unutulmamalı ve Kadir gecelerinde uyumasına izin verilmeyen Hasan ile Hüseyin'in henüz on yaşına bile basmamış birer çocuk oldukları hatırlanmalıdır. Çocuklar Arasında Adaletle Davranma Çocuklar arasında ayrım gözetilmemeli, hepsine adaletle davranmalı, sevgi ve şefkati eşit olarak paylamalıdır. Birine daha fazla sevgi duyulsa bile bunu belli etmemek gerekir. Hz. Fatıma'nın hayatında bu tutumun da bir örneği vardır; İslâmî metinlerde şöyle bir hadise anlatılır: "Küçük yaşta olan Hz. Hasan'la Hz. Hüseyin güreşiyor. Hz. Resulullah bu güreşte Hz. Hasan'ın tarafını tutarak sürekli onu teşvik ediyordu. Bunu gören Hz. Fatıma, Hz. Resulullah'a neden Hasan'ın tarafını tuttuğunu sorduğunda çocuklar arasında ayrım yapmayışıyla ünlü olan Allah Resulü; "Sen, dostum Cebrail'in Hüseyin'in tarafını tuttuğunu ve sürekli Hüseyn'i teşvik ettiğini görmüyor musun?" buyurdular, "Bu durumda bana da Hasan'ın tarafını tutmak düşer, değil mi?" İlim ve terbiyeyi yüceler yücesi Hak Teâlâ hazretlerinden alan bu vahiy ailesinin çocuklar arasında ayırım gözetilmemesi gerektiği konusunda bütün bir beşeriyete verdiği anlamlı bir derstir bu. Hürriyetini Zedelemeden Çocukları Kontrol Etmek Çocukların eğitim ve terbiyesinde en önemli etkenlerden biri de, onların davranış ve yaşamlarını dolaylı olarak kontrol etmek, onlara karşı kayıtsız kalmamaktır. Bunun, hürriyeti zedelemek olmadığı, bilakis bu yolla insanî hürriyetin de garanti altına alınmış olacağının bilinmesi gerekir. Ebeveyn, çocukların eve geliş-gidiş saatlerini, kimlerle arkadaşlık kurduklarını dikkatle kontrol etmek durumundadır. Bu hususta yapılacak bir ihmalkârlığın pahalıya mal olması mümkündür. Çocuğuna bu dikkati göstermeyen ve onun tedirginliğini duymayan bir annenin ne kadar tehlikeli bir sorumsuzluğu üstlendiği apaçık ortadadır. "Hz. Fatıma (s.a)’ın tedirgin bir şekilde kapı ardında beklediğini gören Hz. Resulullah (s.a.a) bunun nedenini sorar. Hazret-i Fatıma (s.a); "Çocuklar çıkalı epey oldu, hâlâ dönmediler." diyerek cevap verir ve tedirginliğini gizleyemez. Bunun üzerine Hz. Resulullah (s.a.a) hemen çocukları aramaya koyulur ve çok geçmeden onların Cebel Mağarası yakınlarında oynamakla meşgul olduklarını farkeder, ikisini de şefkatle okşayıp annelerine getirir..." İslâmî metinlerden seçtiğimiz bu örnekler, din-i mübin-i İslâm’ın büyük kadını Hz. Fatıma'tüz-Zehra (s.a)’ın annelik hasletleri deryasından alınan bir testi misali naçizdir, ama tefekkür ehli için eğitim sahasında bunların birer kilometre taşı olacağına da hiç kuşku yoktur. Bu uçsuz bucaksız deryadan testisini doldurabilen müminlerin saadet ehli olduğu bilinmelidir. Bu müminlerin duası ve Rabb'ul-âlemin'in mağfiret ve rahmetine mazhar olmak umuduyla...