İmam Ali Naki Hadi'nin Sözleriyle İmam'ı Tanımak

Doğum günü münasebeti ile... İmam Ali Naki Hadi'nin Sözleriyle İmam'ı Tanımak On İki İmamımızdan her biri -Allah'ın selamı sürekli onların kutlu nurlarına olsun- sadece ümmetin önderi, İslâm ve Kur'ân hükümlerinin açıklayıcıları değil, Şia kültüründe masum imam; Allah'ın yeryüzündeki nuru, âlemdeki bütün varlıklara hakkın en mükemmel hücceti, varlık âleminin odak noktası, Allah'la kulları arasındaki feyiz vasıtası, tabiat ötesi kemallerin aynası, insanî faziletlerin en üstün kalesi, bütün hayır ve iyiliklerin mecmuası, Allah Teala'nın ilim ve kudretinin tecelli merkezi, Allah'a ulaşan insanın en mükemmel örneği, hata, unutkanlık ve yanlıştan masum, melekût, gayb âlemi ve meleklerle ilişki içerisinde olan kişi, dünya ve ahiretteki olmuş ve olacakları bilen, Allah'ın sırlarının mahzeni ve peygamberlerin bütün kemallerinin mirasçısıdır. Evet, Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyti, varlık âleminin odak noktasıdır; onların değerli velayetlerinin sultası, enbiya ve mürsel peygamberlerin velayetinin üstündedir. Öyle ki, bunu onlardan başkasının anlaması mümkün değil. Allah Teala bunu Resulullah (s.a.a) ve onun masum Ehlibeyti'ne has kılmış, bu makama tamah eden hiç kimsenin ulaşmasına da imkân tanımamıştır. Masum İmamlar'ın makam ve mevkisiyle ilgili söylediklerimiz ve bunlardan çok daha fazlası Kur'ân-ı Kerim'in apaçık nassı, Peygamber efendimiz ve Ehlibeyti'nin muteber rivayetleriyle ispatlanabilir. Bu mevzu, Şia mektebinin ileri gelenlerinin kitap ve sözlerinde incelenip açıklanmıştır. İmamet semasının onuncu güneşi, yüce efendimiz İmam Ebu'l-Hasan el-Hâdî (a.s) biz Şiîlere minnet ve lütufta bulunarak "Camia Ziyareti" [1] adlı ziyaretteki ender ve derin anlamlı buyruklarında, ruhu eğitimde, maarifte sözü zirveye ulaştırmış, bilim denizinden, imamet silsilesinin gerçek dostlarının üzerine inci ve mercan yağmuru yağdırmış, imamın hakikatine yakışır şekilde değil, bizim akıllarımızın kapasitesince Allah Teala'nın ender meyvelerinden azıcık da olsa bizlere sunmuştur. Canımız onun toprağına feda olsun; sözlerinin parlak nuruyla biz yer küresi sakinlerini Allah Teala'nın yüce semasıyla tanıştırmış ve bu susuz kulları Allah Teala'nın cennetteki Kevser kaynaklarına yönlendirmiştir. Ulemanın bazı ileri gelenleri bu ziyareti en iyi ziyaret bilmişlerdir. Hicri 381 yılında vefat etmiş olan merhum Şeyh Saduk gibi yüce bir şahsiyet bunu "Men Lâ Yehzuruhu'l-Fakih" [2] ve "Uyun-u Ahbari'r-Rıza" [3] adlı kitaplarında, hicrî 460'da vefat etmiş olan Şeyh Tusî "Tehzibu'l-Ahkâm" [4] adlı kitabında nakletmişlerdir.* Bu ziyaretin akıcılığı, yüce anlamı, ondan yayılan bilim ve marifetin kendisi bu ziyaretin asaletini, bunu söyleyenin bilgisinin yüceliğini ortaya koymaktadır. İmam Hâdi'nin (a.s) Kısaca Hayatı Caferî Şiîlerin onuncu İmamı, "İmam Ebu'l-Hasan Ali en-Nakî el-Hâdî" (a.s) hicrî 212 yılının Zilhicce ayının on beşinde [5] Medine'nin çevresinde bulunan "Surya" denilen yerde dünyaya gelmiştir. [6] Babası dokuzuncu İmam Cevad (a.s) ve değerli annesi Semane adında faziletli ve takvalı bir cariyedir. [7] Onuncu imamın en meşhur lakapları Takî ve Hâdî'dir. İmam'a "Ebu'l Hasan es-Salis/Üçüncü Ebu'l-Hasan" da denmektedir. [8] İmam Hâdî (a.s), hicrî 220 yılında değerli babasının şahadete ermesi ile sekiz yaşında iken imamet makamına ulaşmıştır. İmamet süresi 33 senedir. Hicrî 254 yılında 41 yaşındayken şehit edilmiştir. İmam Hâdî'yi (a.s) görmüş olanlar diyorlar ki: İmam (a.s) orta boylu, kızıla çalan beyaz tenli, iri gözlü, yayvan kaşlı, iç açıcı ve güler yüzlü bir çehreye sahipti. [9] İmam Hâdî'nin (a.s) hayatı Abbasî halifelerinden yedisinin hükümetleri dönemine rastlamaktadır. İmamet makamına ulaşmadan önce Memun, Memun'un kardeşi Mu'tasım ve imamet makamına ulaştıktan sonra ise Mu'tasım'ın hükümeti devam etmiş sonra Mu'tasım'ın oğlu Vasık, Vasık'ın kardeşi Mutevekkil, Mutevekkil'in oğlu Muntasır, Muntasır'ın amcası oğlu Mustain ve Mutevekkil'in diğer oğlu Muizz'in döneminde yaşamış, Mu'tazz'ın döneminde ise şehit olmuştur. [10] Mütevekkil'in hükümeti döneminde, o zalimin emriyle İmam Hâdî'yi (a.s) Medine'den Abbasîlerin hükümet merkezi olan Samarra'ya götürdüler ve ömrünün sonuna kadar da orada kaldı. [11] İmam Hâdî'nin (a.s) çocukları, on birinci İmam Hasan Askerî (a.s), Hüseyin, Muhammed, Cafer ve bir de Aliye isminde kızı vardı. [12] İmam Hâdî'nin (a.s) Veciz Sözleri Bu bölümde o aziz ve yüce İmam'ın velayetine sımsıkı sarılmak ve teberrük için buyruklarından bir kaçını nakletmemiz yerinde olacaktır: 1- İmam Hâdî (a.s) değerli babaları kanalıyla Hz. Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet etmektedir: İman kalplerin kabul edip amellerin tasdik ettiği, İslam ise dile dökülen ve nikâhı helal kılan şeydir. [13] 2- Kendini beğenen kimseye öfkelenen çok olur. [14] 3- Şakalaşmak ve boş işlerle uğraşmak aptal ve cahil kişilerin işidir. [15] 4- Kim dostluk ve iyi niyetini sana sunarsa, sen de itaatini ona sun ve onu kabul et. [16] 5- Kendini küçümseyip değer vermeyenin kötülüğünden güvencede olma. [17] 6- Dünya bir pazardır; bir grup onda kâr eder, diğer bir grup zarar. [18] 7- Kim Allah'tan korkarsa diğerleri de ondan korkar, kim Allah'a itaat ederse diğerleri de ona itaat eder, yaratana itaat eden de yaratılanların öfkesinden endişelenmez. [19] 8- Halim (yumuşak huylu) zalim, bu huyundan dolayı bağışlanabilir. [20] 9- Haklı olan aptal kişi, aptallığından dolayı hak oluşunun nurunu söndürebilir. [21] İmam Hadi’den (a.s) iki büyük mucize Bir kişi Samarra şehrinde vitiligo (alaca) hastalığına yakalanmıştı. Öyle ki yaşamı ona artık ıstırap vermekte ve rahatsız olmaktaydı. Bir gün Ebu Ali Fahhari adındaki bir arkadaşı ona: “Eğer imam Hadi’nin (aleyhi selam) yanına gidersen ve ondan senin için dua etmesini istersen inşallah hastalığından kurtulursun.” Dedi. Hasta adam bir gün imam Hadi’nin (aleyhi selam) Mütevekkil’in evinden döndüğü sırada yolunun üzerinde oturur. İmam Hadi’yi görür görmez ayağa kalkar ve dua etmesi için yaklaşmak istediğinde İmam Hadi (aleyhi selam) üç kere ona şöyle buyurur: “Allah sana afiyet inayet etsin.” Ebu Ali Fahhari, hasta adama: “İmam daha ondan istemeden senin için dua etti. artık gidebilirsin. Kesinlikle en kısa zamanda iyileşeceksin.” Dedi. Hasta adam evine geri döndü. Gece uyudu ve sabah kalktığında artık hastalığından bir eser kalmamıştı. İmam Hadi’nin Gaybi Orduları Bir gün Abbasi padişahlarından Mütevekkil Samarra’daki sayısı 90 bin olan Türk askerlerine atlarının ot kaplarına kırmızı güller doldurmalarını ve büyük bir meydanın ortasına boşaltmalarını emreder. Güller yığıldıktan sonra adeta bir tepe şekline dönüşür. Mütevekkil tepenin üstüne çıkarak imam Hadi’yi de yanına çağırarak şöyle söyler: “Seni, ordularımı seyretmen için çağırdım.” Mütevekkil’in ordusu askeri elbiseler giymiş ve ellerinde kılıçlarla bekliyorlardı. Mütevekkil’in bunu yapmaktaki amacı, ona karşı kıyam etmek isteyenlere gözdağı vermekti. Daha büyük amacı ise imam Hadi’nin (aleyhi selam) yakınlarından birine kıyam etme emri vermesinden korkuyordu. İmam Hadi (aleyhi selam) Mütevekkil’e şöyle buyurdu: “Benim de ordularımı sana göstermemi ister misin?” Mütevekkil: “Evet, isterim” dedi. Bunun üzerine imam Hadi (aleyhi selam) dua etti. Ansızın gökle yer arasında, doğuyla batı arasında silahlı melekler görüldü.” Mütevekkil, bu sahneyi görür görmez öylece bayılarak yere yığılır. Kendisine geldikten sonra, İmam Hadi (aleyhi selam) ona şöyle buyurdu: “Bizim dünyada seninle bir çatışmamız yoktur. Ahiret emri için meşgulüz. Korkma ve beyhude bize karşı kötümser olma.” [22] ABNA.İR [1] - İçinde bulundurduğu çok yüce marifetleri nedeniyle şerhe ve açıklamaya ihtiyaç duyan bu ziyaret duası herkesin anlayamayacağı marifetleri taşıdığından şimdilik ziyaret duasını sitemizde yayınlamıyoruz. [2]- c.2, s.609; Tahran-Mektebetu's-Saduk baskısı (Şeyh Saduk Men La Yehzuruhu'l-Fakih adlı kitabının baş tarafından şöyle yazıyor: "Ben bu kitapta kendisiyle fetva verdiğim, kendimle Rabbim arasında şer'î hüccet bildiğim şeyi zikrediyorum." c.1, s.3, Tahran basımı). [3]- c.2, s.277, Tahran-Menşurat-i A'lemî baskısı. [4]- c.6, s.95, Tahran basımı. * Allame Meclisi bu ziyaret hakkında şöyle diyor: "Camia ziyareti senet bakımından en sahih ziyaret, metin, fesahat ve belagat açısından en üstün ziyarettir." Biharu'l-Envar, c.102, s.144. Birinci Meclisî (Allame Meclisî'nin babası) ise şöyle diyor: "Emirulmüminin Hz. Ali'nin (a.s) hareminde karşılaştığım bir mukaşefede İmam Mehdi'nin -ruhumuz ona feda olsun- huzuruna çıkıp yüksek sesle Camia ziyaretini okudum. Ziyaret bittikten sonra o, "Güzel bir ziyarettir." buyurdu." Birinci Meclisî daha sonra şöyle diyor: "Ben çoğu zaman bu ziyareti okuyorum; bu ziyaretin İmam Hâdî'den (a.s) olduğunda, İmam Mehdi (a.f) tarafından onaylandığında bir şüphe yoktur. Onun metni ziyaretlerin en kâmil ve en iyisidir." Ravzatu'l-Muttakin, c.5, s.451. Merhum Hace Nurî şöyle yazıyor: Seyit Ahmed Deştî hac yolculuğunda Hz. Mehdi'nin (a.f) huzuruna çıkma şerefine nail oldu. O, ona nafile namazlarını kılmasını, Aşura ve Camia ziyaretlerini okumasını tavsiye etti ve ona, "Siz neden nafile namazlarını kılmıyorsunuz; nafile, nafile, nafile. Neden Aşura ziyaretini okumuyorsunuz; Aşura, Aşura, Aşura. Neden Camia ziyaretini okumuyorsunuz; Camia, Camia, Camia." buyurdu." Necmu's-Sakıb, s.342-343. [5]- İ'lamu'l-Verâ, s.355, el-İrşad, Şeyh Mufid, s.301. [6]- İ'lamu'l-Verâ, s.355, el-İrşad, Şeyh Mufid, s.301. [7]- İ'lamu'l-Verâ, s.355, el-İrşad, Şeyh Mufid, s.301. - [8] İ'lamu'l-Verâ, s.355. Şiî ravilerinin terminolojisinde, "Ebu'l-Hasan el-Evvel/Birinci Ebu'l-Hasan" yedinci İmam Musa b. Cafer (a.s), "Ebu'l-Hasan es-Sânî/İkinci Ebu'l-Hasan" sekizinci İmam Ali b. Musa Rıza'dır (a.s). [9]- Muntaha'l-A'mal, s.243. [10]- İ'lamu'l-Verâ, s.355; el-İrşad, Şeyh Mufid, s.307; Tetimmetu'l-Munteha, s.218–251. [11]- İ'lamu'l-Verâ, s.355; el-İrşad, Şeyh Mufid, s.307; Tetimmetu'l-Munteha, s.218–251. [12]- İ'lamu'l-Verâ, s.366. [13]- Murucu'z-Zeheb, c.4, s.85. [14]- Envaru'l-Behiyye, s.143. [15]- Envaru'l-Behiyye, s.143. [16]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358. [17]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358. [18]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358. [19]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.357. [20]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358. [21]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358. [22] — Biharu’l Envar, c. 50, s. 158, Haraiç kitabı 44. Madde.