Gelişmiş Araçlarla Hayvan Kesmenin Hükmü
Gelişmiş Araçlarla Hayvan Kesmenin Hükmü
Author :
necefi
0 Vote
145 View
Hiç şüphesiz İslam Fıkhında hayvanın yenilebilmesi için; kesimin özel bir şekilde olması ve bir takım şartlara riayet edilmesi gerekir. Ehl-i Beyt Mektebinin fıkhına göre, hayvan kesme şu şekilde olmalıdır: Hayvanın boğazındaki dört büyük damarı boğazdaki çıkığın (gırtlağın) altından kesmek gerekir ve keserken şu şartlara da riayet edilmelidir. 1- Hayvanı kesen adam Müslüman olmalıdır ve Peygamberi'nin (s.a.a) Ehl-i Beyti ile açıkça düşmanlık edenlerden olmamalıdır. 2- Hayvanın başını demirden olan bir kesiciyle kesmelidir. 3- Keserken hayvanın gövdesinin ön tarafı kıbleye taraf olmalıdır. 4- Hayvanın başını kesmek istediğinde veya bıçağı boğazına bıraktığında Allah'ın ismini söylemelidir, mesela bismillah demelidir. 5- Hayvan kesildikten sonra hareket etmelidir. Bu şartlara riayet ederek yapılan ziph (hayvan kesme) eti yenilen hayvanın helal olmasına sebep olur. Bilindiği üzere günümüzde hayvanı kesme işinde makine gücünden yararlanmak sağladığı kolaylık ve suratten dolayı yeni hayat şartların doğurduğu bir ihtiyaç haline gelmiştir. Onun için bu makalede yukarıda zikredilen şartlar riayet edilmek kaydıyla şartlar riayet edilmek kaydıyla yeni araçların yardımıyla hayvan kesmenin doğru olup olmadığı başka bir ifadeyle böyle kesilmiş olan bir hayvanın etinden yemenin caiz olup olmadığını Şia fıkhındaki içtihadi metotla ele alınıp incelenmiştir. Ve netice de muhterem yazarın Şia fıkhında şart bilinen (yukarıdaki zikredilen) şartların gözetildiği takdirde hayvan kesmede gelişmiş araçlardan yararlanmaya yöneltilen eleştirileri cevaplandırdığını göreceğiz. Bu hayvanın acaba gelişmiş araçlardan yaralanarak kesilen hayvanda helallik şartlarının riayet edilmesi mümkün müdür? Bazı görüş sahipleri bu şekilde kesilmiş hayvanın helal oluşunu mezkûr şartları haiz olmadığı için eleştiri konusu etmişlerdir. Bu yüzden bu eleştirileri teferruatıyla incelemek gerekir: Birinci Eleştiri: Kesmenin İnsan Vasıtasıyla olmasının gerekliliği. Eleştirinin açıklaması: Hiç şüphesiz kesilen hayvanın helal oluşu kesme işinin insan vasıtasıyla gerçekleştiği takdirdedir; konuyla ilgili ayet ve rivayetler bu hususa açıklıyorlar. Allah Teâla Kur'an'da şöyle buyuruyor: "Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, .... (henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç, dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı." (Maide/3) Ayetin sonunda yer alan "Kestikleriniz hariç" diye zikrolan istisna ister bütün önde geçen bölümlere ait olsun ister sonuncu bölüme ait olsun, kendiliğinden vuku bulan hayvanın ölümü (murdar oluşu)nun çeşitlerine müteakip zikroluşundan kesimin insan vasıtasıyla olması gerektiğini ifade ediyor. Eğer istisna yalnız son bölüme ait olursa ayetin anlamı şöyle olur; Her halu karda ayetten kesmenin insan tarafından gerçekleştiği takdirde kesilen hayvanın helal olacağı anlaşılıyor şayet. "Avcı hayvanlarının sizin için tuttuklarından da -üzerlerine Allah'ın adına anarak- yiyin."(Maide/4) ayetinden de aynı şey kastediliyor. Yani av köpekleri eğitildikleri için avı sahipleri için yakalarlar; bu yüzden de yine avlamak işi insan tarafından gerçekleşmiş sayılır. Böylece hem hayvanı kesmenin ve hem de avın insan tarafından gerçekleşmesi şarttır. Birçok rivayetten de aynı konu anlaşılmaktadır; bu rivayetlerden bazılarının senedi sahihtir.(*) Bu rivayetlerden anlaşılan şudur: Eğer kendiliğinden veya diğer bir hayvanın vasıtasıyla hayvanın ruhu bedeninden ayrılırsa bu yeterli değildir; ancak ölümden önce bir insan ona diri iken ulaşır ve onu ziph ederse o zaman kâfidir. Buna göre, hayvanı kesme olayının insan tarafından gerçekleşmesinin şart olduğunda bir şüphe yoktur. Öte yandan makine ve gelişmiş araçlar vasıtasıyla yapılan kesme olayının insan değil söz konusu makine veya araç vasıtasıyla yapıldığında şüphe olmadığına göre bu tür kesmeler ayette geçen "...Munkanike (boğulmuş)..." ve "...Mutereddiye (yüksek bir yerden düşmüş)..." gibi haram olan hayvanlardan sayılır. Cevap: Yukarıdaki şüphe şundan kaynaklanıyor ki, insanın bu araçlardan yararlanması, kesme eyleminin insan tarafından değil araç tarafından gerçekleştiğinin söylenmesine o sebep oluyor; ama bu doğru değildir. Bir eylemin muhtar olan bir fail (kişi) tarafından gerçekleştiğinin söylenebilmesi için gerçekleşen işin onun iradesine bağlı olup onunla iradesi arasında başka bir irade ve ihtiyarın girmemesi yeterlidir, sonucun ona mal edilmesinde iradi işiyle sonuç arasındaki sürenin az veya çokluğu etkisizdir. Nitekim tekvini vasıtaların bulunuşu da bunda bir şeyi değiştirmez. Bu yüzden eğer bir şahıs en gelişmiş araçlarla birini öldürürse yine de o şahıs katil sayılır, bıçak ve hançer gibi en ilkel araçlarla birini öldüren şahısta olduğu gibi katl olmayı o araç kullanan şahıs tarafından gerçekleşmesinde şüphe edilemez. Katl ile hayvan kesmenin birbirine benzetilmesinin doğru olmadığını söylemek ve katilde her hangi araç vasıtasıyla olursa olsun ve aracı kullanan tarafından meydana geldiğini söylemenin özel bir bıçak veya hançer ile hayvanın boğazına koyup damarları kesme olayı olan "zephin"de araçlardan yararlanmada aynı durumu taşıdığını gerektirmez. Zephide insanın direkt müdahalesi şarttır demek doğru değildir. Çünkü "ziph" hayvanın boğaz damarlarını kesmek yoluyla ruhunun bedeninden ayrılmasından başka bir şey değildir; İster bu ameliye bıçak ve hançer gibi basit araçlarla gerçekleşsin isterse de gelişmiş araçlarla, önemli olan bunun insanın iradesine dayanmasıdır. Eğer hadis ve ayetlerde geçen ziph kelimesi her hangi bir açıklama ve kayıtla birlikte geçmediğinden ve mutlak bir şekilde kullanıldığından (hadislerin söylendiği dönemde) yaygın olan ziph çeşidini ifade eder o da gelişmiş araçlardan yararlanmanın söz konusu olmadığı ziphdir. Çünkü bu delillerin ortaya çıktığı dönemde gelişmiş araçlardan yararlanma diye bir şey söz konusu değildir demenin veya insan elinin her hangi bir araç olmadan bu işi yapmasının şart olacağı ihtimali aradayken temelde delillerde geçen ziph'in mutlak olduğu söylenemez ve böylece delil bu yönden belirsiz (mücmel) olur demek doğru değildir. Çünkü birinci eleştirinin cevabı bir mistakın (elle olan ziph gibi ziphin özel bir çeşidinin) çokluğu (yaygın oluşu) delillerdeki mutlak geçen bir lafzın (zebhin) o çeşidi ifade ettiğini söylemeye sebep olmaz, kelimenin mutlak kullanışına itibar edilir ve her çeşidi kapsadığı söylenir. İkinci eleştirinin cevabı ise, bir ihtimalin varlığı hadislerde geçen ziphi el ile kesmeye sınırlamaya delil olmaz. Özellikle, ziph veya Müslümanın zebihası hükmün mevzusu olan rivayetlerdeki hükmü sınırlandırmaya bir delil olamaz. İkinci Eleştiri Zebh'de (fıkıhta belirlenen şartlara göre hayvan kesmede) hayvanın helal olabilmesi için Allah'ın ismini anmanın gerektiğine göre, gelişmiş araçlarla hayvan kesmenin doğru olmayacağı söylenebilir. Çünkü bu araçlarla hayvan kesmekte karşılaşılan bir sorun Allah'ın ismini anmakla hayvanın boynundaki dört damarı kesmek arasında geçen uzun süredir zira hayvanı araca bağlamak ve onu çalıştırmakla onun boynunun damarlarını kesmek arasında bir süre geçmektedir. Böylece hayvanı araca bağlamak anında veya aracı çalıştırmak anında Allah'ın ismini anmak yeterli olamaz. Bu mevzuyla ilgili diğer bir eleştiri de insanın hayvanın boynundaki mezkûr damarları kesmediği için onun aracın yanında durup Allah'ın ismini anması hayvanı kesen birinin yanında duran birisinin Allah'ın ismini anmasına benzer ve bu ise hiç şüphesiz yeterli değildir. Cevap: Hiç şüphesiz hayvanı zibh eden zibh anında Allah'ın ismini söylemelidir. Bunun delili ise "...(Kesilirken) üzerine Allah'ın adı anılan hayvanlardan yiyin" (En'am/118) ayetinin zahir olan ifadesinde başka birçok rivayette de bu konuya delalet etmektedir. Bu rivayetlerden bir kısmı şunlardır: Muhammed ibn-i Muslim vasıtasıyla nakledilen sahih hadis Süleyman ibn-i Halıt vasıtasıyla nakledilen sahih hadis ibn-i Kays vasıtasıyla nakledilen muvassak hadis Halebi vasıtasıyla nakledilen muvassak hadis muhammed ibn-i Muslim'e vasıtasıyla nakledilen diğer bir sahih hadisin fehvası. Bu arada hayvanı zibh edenin yerine başka birisinin söylemesi ise asla kabul edilemez. Ama tezgâhı kullanan işçi tarafından Allah'ın isminin söylenmesini zibhedenin yanındaki şahsın Allah'ın ismini söylemesine benzetmek ve bunları bir saymak asla doğru değildir. Çünkü aracın çalıştırıp hayvanı o araçla kesen gerçekte o hayvanı zibheden kişi sayılır aracın çok gelişmiş ve modern oluşu bunu değiştirmez. Ayet-i Kerim’de de "Allah'ın ismi anılan hayvandan yiyin" ayetinin itlakından (genel ifadesinden) başka, işaret olunana rivayetlerde tezgâhla kesilen hayvanları içermektedir; ama Allah'ın ismini söylemekle hayvanı tezgâhla kesmenin arasında bir miktar sürenin geçmesine gelince bir kaç yoldan cevaplandırılabiliriz: 1- Hayvanı kesen adam Allah'ın adını kesme işinin sonuna kadar tekrarlayabilir. 2- Halkın nezdinde birbirine bağlı bir zaman dilimi (kısa bir süre)nin geçmesi. 3- Halkın nezdinde bir şey sayılan kısa bir sürenin geçmesi mezkûr ayet-i kerimede ve hadislerde geçen genel ifadenin kapsamına girmektedir. 4- Hayvanı kesme vakti, kullanılan araca göre değişir; örneğin eğer eliyle kesecek olursa kesme vakti, bıçağı hayvanın boynunun damarlarına bıraktığı zamandır; ama tezgâhla olursa kesme zamanı tezgâhı çalıştırıp kesme olayından önce hazır duruma getirildiği vakittir. 5- Araçla yapılan bütün işlerde aracı çalıştırmakla işin neticesi arasında bir süre geçse de aracın çalıştırıldığı zamandan beri iş o tezgâhı çalıştırana atfedilir. Buna göre tezgâhı çalıştırırken Allah'ın adını anmak gerçekte hayvan kesme anında Allah'ı anmak denir. Üstelik, Allah'ın ismini anmayı şart kılan delillerden anlaşıldığına göre bu anmanın kesmenin veya bu kesmekle ilgili en son ihtiyarı işin yapıldığı zaman olmasıdır. Nitekim rivayetlerin zahirinden anlaşıldığı üzere, av köpeklerini gönderirken veya oku atarken Allah'ın ismini söylemek gerekir gerçi av köpeğini göndermek ve oku atmakla köpeğin avı yakalaması ve okun hedefe ulaşması arasında bir sürede geçmiş olsun Allah'ın ismini söylemeği avda söylenilen vakitten bilerek geciktirmek rivayetlerin zahirine ters düştüğünden câiz değildir. Muhammed ibn-i Muslim'in İmam-ı Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet ettiği senedi sahih bir hadiste şöyle denilmektedir: "Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık)tan Mecusi bir şahsa ait bir av köpeğini Müslüman bir şahıs alıp onu ava gönderirken Allah'ın ismini söylemesinin hükmünü sordum acaba o köpeğin yakaladığı hayvanın eti yenebilir mi? İmam "Evet" dedi, çünkü av köpeği vasıtasıyla av geçekleşmiştir ve Allah'ın ismi de ona söylenmiştir." Veya Halebi'nin rivayet ettiği Muvassake hadiste şöyle rivayet edilmiştir: İmam Cafer Sadık (a.s)'dan, Allah'ın ismini söyleyip bir ok atarda ok ava yan olarak değer ve okun ucu değmez ise o avın (yenilip yenilemeyeceği) hakkın sordum. İmam Sadık (a.s); "Eğer ona değen ok onu öldürmüşse o da bunu görmüşse onun etinden yiyebilir" dedi. Bu iki rivayette gerçi Allah'ın ismini söylemenin zamanı av köpeğini gönderirken veya oku atarken olması gerektiği İmam'ın dilinde değil sual edenin sorusunda yer almıştır, ama İmam'ın verdiği cevaplardan İmam'ın (a.s) buna mezkûr iki zamanda gerekli bildiği anlaşılmaktadır. Elbette Haleb'ye ait diğer bir Muvassak hadiste bu konu daha açık şekilde zikredilmiştir; çünkü İmam soranın cevabında şöyle buyuruyor: "Eğer ondan başka olmaz ve o da atarken Allah'ın ismini söylemişse ondan yiyebilir." Buna göre Allah'ın ismini söylemekle zibh'ın arasında bir sürenin geçmesinin sakıncası yoktur. Meselenin başka bir kaç şıkkı da olabilir bunların hükmü de şöyle: Hayvanı kesme tezgâhının işçileri birden fazla olursa onlardan hangisine Allah'ın ismini söylemek gerekli olur? Bu gibi durumlarda gerçekte hayvanı kesen işin en son bölümünü boynuna alan kimsedir. 1- Örneğin eğer tezgâh çalışıyorsa ve işçiler hayvanları tutup tezgâha bağlıyor ve sonrada otomatik şekilde zibhı gerçekleşiyorsa hayvanı zibh eden hayvanı bağlamada son aşamayı üstlenen kimsedir; bu hayvanı bu şahsın kestiği söylenebilir ve bu yüzden Allah'ın ismini söylemek de bu şahsa farz olur. Ama eğer hayvanları hazırladıktan sonra tezgah bir düğmeyi başlamakla çalıştırılıyorsa örneğin tavuk kesiminde kullanılan tezgahta ilk önce tavukları uzun ve daire şeklinde olan bir şerite bağlanıyor sonra bu şerit tezgaha bağlanıyor böylece şeritin dönmesiyle hepsi kesiliyor bu gibi durumlarda tezgahı çalıştırmak veya söz konusu şeriti tezgaha bağlamak için en son bölümünü oluşturur ve bu durumda işin en son bölümünü boynuna alan hayvanı kesen sayılır ve onun Allah'ın ismini söylemesi gerekir. 2- Eğer işin en son bölümünde yardımlaşa bir kaç kişi tarafından gerçekleşiyorsa onlardan biri tarafından Allah'ın isminin söylenmesi yeterlidir. Çünkü bu durumda onların hepsi hayvanı kesmekte işbirliği yaptıklarından aralarında birinin Allah'ın ismini söylemesiyle hayvanı zibh ederken Allah'ın ismini söylemek şartı gerçekleşmiş olur ve böylece ayette geçen "Allah'ın ismi anılan hayvanın etinden yiyin" ayetinin hükmüme dâhil olur. Buna göre Allah'ın ismi kesme işinin en son bölümü yapılırken söylenmelidir ve bunu üstlenen şahıs bunu yapmalıdır. 3- Yukarıdaki açıklamadan anlaşıldığına göre Allah'ın ismini mezkûr makineyle hazırlamakla ilgi yaptığı son işten sonraya erteleyerek onu hayvanın boynunun damarlarının makine aracılığıyla kesildiği vakit söylemek yeterli olmaz. Hayvan avlarken de Allah'ın ismini anmak böyledir. Çünkü bu adamın hayvan kesmek hususundaki işi makineyle çalışırken yaptığı en son işiyle bitmektedir; ondan sonra bu adam hayvanın zibhiyle ilgili yaptığı bir iş yoktur ve Allah'ın ismini söylemesi hayvan keserken Allah'ın ismini söylemek sayılmaz, evet sadece makine çalışıyor ve işini görüyor. Elbette bu dediğimizi makineyle ilgili yapılan son işi (örneğin makinenin çalıştırmak veya hayvanı ona bağlamak) hayvanın kesilmesine yol açacağı kesin olduğu ve av için atılan ok gibi artık zibh (kesme) işini durdurmanın mümkün olmadığı takdirdedir. Ama eğer bu son müdahaleden sonra bile makineyi durdurarak kesme işini önlemek mümkün olursa bu takdirde Allah'ın ismini işin en son bölümünde söylemek makinenin sonradan durduramadığı ve keza ihtiyaten sürenin uzadığı takdirde Allah'ın imsini tekrar söylemek gerekir. Bu takdirde kesmenin gerçekleşmesine kadar Allah'ın ismini söylemeyi tekrarlarsa hiç bir sakınca kalmaz. 4- Acaba birden çok hayvanı birden keserken bir defa Allah'ın ismini söylemek yeterli midir? Örneğin makineyi çalıştırdığında makinenin şeriti üzerinde bulunan tavukların hepsi için bir defa Allah'ın ismini söylemek yeterli midir? Veya şerit üzerinde bulunan tavukların sayısınca Allah'ın ismini söylemeyi tekrarlamak gerekir mi? Bir defa Allah'ın ismini söylemenin yeterli olacağı ispatlamak için denebilir ki, makineyi çalıştırmak o makineye bağlı bütün hayvanların kesimine başlamak sayıldığından kesen adam (makineyi çalıştıran son iççi) makineye bağlı bütün tavukların kesimini niyet ederek Allah'ın ismini söylerse, gerçekten onların tümü için Allah'ın ismini anmıştır ve Allah "Allah'ın ismini anılan" ve "Allah için kesilen" hayvanlardan sayılır. Gerçi bu arada tavukların kesilmesi tedricen ve bir biri ardınca gerçekleşir. Nitekim av köpeğinin av için gönderirken Allah'ın ismini bir defa söylemek bir kaç avı bir defa da avlasa bile yeterlidir. Çünkü kesici olan adamın kesmekle ilgili en son işi makineyi çalıştırmakla gerçekleşiyor Allah'ın ismini de işte bu zaman söylemesi gerekir. Elbette önceki, şıkta da geçtiği üzere bu hususta ihtiyata uyulmalıdır. 5- Makinenin üzerine Allah'ın ismini yazmak veya bir teyple bunu yayınlamak yeterli değildir. Çünkü hayvanı kesen şahısın Allah'ın simini söylemesi gerekir o da bilerek ve kast ederek; bu yapılmadığı takdirde kesilen hayvanın eti haram olur çünkü üzerine Allah'ın adı söylenilen hayvan sayılmaz. Demek ki, hiç şüphesiz Allah'ın isminin makinenin üzerine yazılması veya teyp aracılığıyla söylenmesi asla yeterli değildir. Üçüncü Eleştiri Kıbleye Yöneltmenin Gerekli Oluşu Makineyle hayvan kesme hususunda karşılan bir eleştiri de hayvanı keserken kıbleye yöneltmenin şart oluşu yönündendir. Bazı hadislere ve fakihlerin fetvalarına göre hayvanı keserken hayvanın ön tarafı (karın tarafı) kıbleye doğru çevrilmiş olmalı ve hayvanın sağ veya sol tarafı üzere yere yatırılması gerekir; oysa bilindiği üzere yeni makinelerle hayvan kesmede bu şarta riayet edilmiyor. Cevap: Bu eleştirinin cevabında ilk önce böyle bir şartın olup olmadığını inceleyeceğiz ve sonra onun yeni hayvan kesme makineleri hususunda nasıl uygulanacağı hususuna geçeceğiz. Hayvanı Keserken Kıbleye Yöneltilmesinin Şart Olup Olmadığı Bu şartı ispatlamak için iki delil zikretmişlerdir: 1- İcma 2- Rivayetler (Hadisler) Bu iki delili incelemeden önce üzerinde durulması gereken bir nokta şudur ki: Eğer bu iki delil yukarıda zikredilen şartı ispatlamaya yeterli gelmezse acaba başvurulması gereken kaideler keserken kıbleye yöneltilmemiş olan hayvanın helal olmasını mı gerektirir veya haram olduğunu mu? Seyyit Murteza gibi bazı eski Şia fakihlerine göre: böyle bir hayvanı helal saymak için yeterli delil bulmadığımız takdirde onu helal bilemeyiz demişlerdir onlara göre: "Kesilmiş bir hayvanın temiz ve helal oluşu bir şeri hükümdür; eğer hayvan kesilirken kıbleye doğru yöneltilir ve Allah'ın ismi söylenirse bütün fakihlerin görüşüne göre temiz ve helal olur; ama böyle yapılmadığı takdirde onun helal oluşuna yakinimiz olmaz. Buna göre keserken hayvanı kıbleye yöneltmek ve Allah'ın ismini söylemek gerekir." Fakihlerden bir kısmı Seyyit Mürteza'nın bu delilini kabul etmişler; bunlara göre, birinci kaideler gereğince kıbleye doğru kesilmeyen hayvanın eti haramdır. Ama bize göre doğru görüş, kıbleye yöneltmek hususunda zikredilen deliller yetersiz olduğundan kıbleye yöneltmede kesilen hayvan helaldir. Gerçi kesilen bir hayvanın helal olup olmadığından şüphe ettiğimizde başvurulması gereken asl-ı ameli (delil bulunmadığı zaman başvurulan kaide) kesilen hayvanın tezkiye olmadığını istishab (önceki hükmünün kaldığını söylemek onu şimdi de var olduğunu hüküm) etmektir. Ama Kur'an-ı Kerim ve ma'sumların hadislerinde yer alan genel ifadeli delillerden anlaşılan şu ki, kıbleye yöneltmek dışında bütün şartların gözetilerek kesilen hayvanın helal oluşudur. Bu gibi ictihadi deliller ayet ve hadislerde bizzat bu konuyla ilgili (genel ifadeler) var iken delil olmadığında başvurulan bir ilke olan istishaba başvurulamaz. Konunun açılık kazanması için konuyla ilgili genle ifadelerini içeren ayet-i kerimeleri zikredeceğiz: Kur'an-ı Kerim'de Yer Alan Genel İfadeler 1- Kıbleye yöneltmek dışında keserken bütün şartların riayet edilerek kesilen hayvanın helal olduğunu bildiren ayetlerden biri aşağıdaki ayeti kerimedir: "Eğer O'nun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerinde yalnızca Allah'ın ismi anılanlardan yiyin. Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenleri yemiyorsunuz? Hâlbuki zorda kaldığınız zamanlar hariç, size haram edilenleri ayırt etmişti, Şüphe yok ki halkın çoğu, bilmeden kendi istekleriyle sapık gider. Şüphe yok ki rabbin haddini aşanları bilir." (En'am/118,119) Ayet-i Kerim'de geçen yemeye emir, hayvanın mubah oluşuna veya tezkiye edilip etinin helal olduğuna delildir. Çünkü ayetteki yemeye emir; onun haram olduğu düşüncesini ortadan kaldırmak için gelmiştir, yoksa kesilen hayvanın etinden yemek bir mükellefiyet olduğu kesinlikle söylenemez. İkinci ayette bu emirin mükellefiyet getirici değil keserken Allah'ın ismi anılan hayvanın etinin mubah ve helal olduğuna irşattır (bildirir). Bu ayet-i kerimede hükmün mutlak oluşu (başka bir kayıt zikredilmeyişi kesilen hayvanın helal olması için kesmenin şartı olarak Allah'ın ismini söylemenin yeterli olduğuna hayvanı keserken kıbleye yöneltmek kesenin abdestli olması gibi başka bir şartının olmadığını ifade eder. İkinci ayet yani; "Ne oluyor size üzerinde Allah'ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz" ayeti ve ayetin sonunda yer alan; "O size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamıştır" buyurmasının karinesiyle genel bir hükmü ifade etmekte sarihtir. Bu ayetten anlaşılıyor ki, diğer ayetlerde haram oldukları açıklanan "murdar" boğulmuş hayvan, yüksekten atılarak ölmüş (düşmüş) hayvan, kesilirken Allah'ın ismi söylenemeyen ve putlara kesilmiş hayvanlardan başkası helaldir. Mezkûr ayet mutlak değildir (itlakı yoktur). Çünkü ayet sadece Allah'ın ismini söylemek şartını açıklamak üzere değildir. (Sadece hüküm bu yönüne değinmek üzere gelmiştir, ayetteki ifadelerden anlaşıldığı üzere değinmek istememektedir) Bu ayet sadece Allah'ın ismi söylenmeden kesilen hayvan haramdır demek istiyor. Sonraki ayette de bu konuya te'dit edilerek şöyle buyuruyor: "Allah'ın ismi söylenmeyen hayvanı yemeyin, çünkü bu haddini aşmaktır..." (En'am/121) Buna göre, mezkûr ayetten diğer şartlarının olmadığı istifade edilmez. Bu yüzden diğer şartlardan söz edilmemiştir. Hatta bizzat zibhden hayvanın başını (kesmeden) bile söz edilmemiştir. Oysa kesilmeden ölen örneğin yüksek bir yerden düşüp ölen hayvan (muterdiyye) veya domuz gibi zibhe (kesilerek temizlenmeye) çıkarı olmayan hayvan Allah'ın ismi anılsa bile haramdır. Demek ayet itlak ifadeli değildir; bu yüzden istinat edip keserken hayvanı kıbleye yöneltmenin şart olmadığını söyleyemeyiz. Cevap: Söz konusu olan ayet yani "Allah'ın ismi anılan hayvanın etinden yiyin" ile "Allah'ın ismi söylenmeyen hayvanı yemeyin, çünkü bu haddini aşmaktır..." arasında açık bir fark vardır. Çünkü ikinci ayette Allah'ın ismi söylenmeyen şeyden yemeyin denilerek sadece hayvan keserken Allah'ın ismini söylemenin şart olduğu açıklanmıştır. Oysaki birinci ayette ifade şöyledir: "Allah'ın ismi söylenilen hayvan etinden yiyin" bunun zahir ifadesinden Allah'ın ismi söylenilerek kesilen her hayvanın etinin helal olduğu anlaşılır; böylece bu ayette ifade mutlaktır bu mutlak ifadeye istinat ederek hayvan kesmenin diğer şartlarının da olduğu ihtimali reddedilir. Özellikle ayetin devamında yer alan "Haram olanlar size açıkça beyan edilmiştir." ayet buna karinedir. Üstelik bu ayetten sonra yer alan "Allah'ın ismi söylenmeyen hayvanı yemeyin, çünkü bu haddini aşmaktır..." ayeti hayvan kesmede Allah'ın ismini söylemenin şart olduğunu açıklıyor bu ise önceki ayette geçen hükmün Allah ismi söylenen her hayvanın helal olduğudur. Sadece Allah ismini söylemenin hayvan kesmede şart olduğunu açıklamak değil aksi takdirde, bu iki ayetteki hüküm tam bir tekrar olur. Elbette bu ayet-i kerime kesilmemiş ve nehr edilmiş hayvanları içerecek şekilde mutlak değildir, çünkü "Allah'ın ismi" anılan tabiri sadece kesme ve nehri ifade eder (ilmi tabirle söz konusu tabir kesme ve nehre insiraf eder (kayar) çünkü bu tabir müşriklerin kendi putları için kestikleri hayvanlara karşı zikredilmiştir, böylece müfessirlerin dediği üzere hayvanın zibhedildiği burada varsayılmıştır. Öte yandan Allah'ın ismini söylemek sadece zıbhide söz konusu olabilir bir hayvanın boynuzlaması yüzünden ölen (Natıha) veya yüksek bir yerden düşerek ölen veya tabii olarak kesilmeden kendiliğinden ölen bir hayvan için asla olamaz. Demek ki, mezkûr ayet bu yönden mutlak ifadeli değildir. Üstelik çeşitleriyle yani kesilmemiş murdar olmuş hayvan diğer ayetlerde haramlardan sayılmış ve haram oldukları açıkça bildirilmiştir demek ayette mutlak ifadede olsa böyle bir açıklamanın bulunuşu o mutlak ifadeyi kayıtlı kılar. Sonraki ayette "Haram olanlar size açıkça beyan edilmiştir." diye buyrularak kesilmemiş hayvanlar helal olan hayvanların çerçevesinden çıkarılmıştır. Yine mezkûr ayet hayvanların tezkiye kabiliyeti olup olmayacağı yönünden de mutlak bir ifadesi yoktur. Buna göre eğer bir örneği yırtıcılardan olan veya necaset yiyen bir hayvanın mezkûr şartlarla kesmekle helal olup olmayacağında yanı tezkiyeye kabiliyetinin olup olmadığında şüpheye düşsek keserken Allah'ın ismini söylemekle bu ayet istinaden o hayvanın helal olduğu ispatlanamaz. Çünkü bu ayet hayvanların zatında helal veya haram olduğunu beyan etmek makamında değildir. Sadece bu ayet-i kerimeden maksat zibh'den meydana gelen haramlık veya helalliktir. Yani zaten helal olan hayvanın nasıl kesileceğini beyan ediyor. Evet: "...Ve size okunan şeyler müstesna, öküz, inek, koyun ve deve helal edilmiştir." (Hac/30) ayeti hayvanların zaten helal veya haram olduğunu açıklamak makamındadır. Buna göre sözkonusu ayette (........................) hem zıbhedildiği (şartlara riayet edilerek hayvanın başını kesildiği) ve hem de zıbh kabiliyetinin olduğu farz edilmiştir. Demek ki, zıbh olmadığı takdirde veya hayvanın zibhe kabiliyetinin olup olmadığında şüphe edildiğinde mezkûr ayetin mutlak ifadesine istinat edilemez. Hatta bu ayette zıbhin kendisinin gerçekleşmesi için gerekli olan muhtemel şartlarda bile şüphe etsek bile bu şartları reddetmek için ayette itlak olduğu söylenemez; örneğin kesici alet veya kesme yeri gibi hususlarda. Çünkü ayete zıbh'ın kendisi bütün şartlarıyla birlikte gerçekleşmiş olduğu farz edilmiştir. Ayette sadece Allah'ın ismini anmak gibi zıbhın manevi şartları üzerinde durulmak istenmiştir. Elbette bazı fakihler kendi eserlerinde ayet-i kerimenin her iki yönden mutlak ifadesinin olduğu görüşünü savunmuşlardır; örneğin Sahib-i Cevahir (r.a) keserken bilerek başı gövdesinden ayrılan hayvanın helal oluşunu ispatlamak için mezkûr ayetin itlakına istinat ederek şöyle demişler: "Zahir olan şu ki, hayvan bu işle haram olmaz; çünkü Kur'an ve hadislerdeki deliller mutlaktırlar." Buna benzer yerlerde de aynı yönteme başvurmuştur. Ama her hâlükârda, bizim iddia ettiğimiz hususla ilgili olarak ayette istinat edilmesi mümkün bir itlak (mutlak ifade mevcuttur; yanı ayetin sadece Allah'ın ismini söylemenin şart olduğunu açıklamak istediğini ve yemeğe emretmekten maksadın diğer şartların kendiliğinden mevcut olduğu yerlerdir demek doğru değildir. Zira bu sözün neticesi yemeğe emretmenin hayvanın kesme yönünden fiilen helal olduğuna irşat olduğun (helal olduğunu bildirdiğini) inkâr etmektir; oysa bu ayetin zahirine ters düşmektedir. Hatta kendiliğinde de doğru bir ihtimal değildir. Çünkü buradaki yemeğe olan emirin teklifi (mükellefiyet getirici) bir emir olduğu söylenemez demek ayetteki, emir, zıhb yönünden hayvanın helal olduğuna irşat olmalıdır. Böyle olduğunda ise ayet, kesilmiş hayvanın bilfiil helal olduğunu beyan etmek makamında olur ve böyle olduğunda diğer muhtemel şartları yok saymak için ayetin itlakına başvurmak mümkün olur. Evet ayette şöyle bir tabir olsaydı "Allah'ın ismini anmak helal olmanın şartıdır." O zaman buna istinaden asla diğer şartların olmadığını yok saymak mümkün olmazdı. Ayette zikrolan Allah'ın ismi söylenerek kesilen hayvanın helal olduğundan kinayedir; böyle olduğu için de bu itlaka başvurarak hayvan kesmede diğer şartların olduğunu reddedilebilir. Av köpeğiyle yakalanan avın hükmünü bildiren ayet gibi: "Sizin için yakaladıklarından yiyin" Bu ayetin itlakına istinat ederek av köpeğinin yakaladığı ve Allah'ın ismi söylenilmiş olan avın helal olduğunu ispatlamak mümkündür. Bu itlak vasıtasıyla varlığında şüphe ettiğimiz şartlar yok sayabiliriz. Nitekim Cemil ibn-i Derrac yoluyla nakledilen rivayette bu hadisin itlakına istinat edilmiştir. Mezkûr rivayet şöyledir: "İmam Cafer Sadık’tan (a.s) köpeğini avlamak için salıveren bir adam hakkında sordum ki, "eğer yanında avı kesmesi için bir bıçak olmazsa acaba köpeğin onu öldürmesine müsaade versin mi ve bundan yiyebilir mi? İmam: "Sakıncası yoktur" dedi. "Allah Teâlâ sizin için yakaladıkları hayvanlardan yiyin diye buyurmuştur."[1] Bu ayetin itlakına istinat etmenin doğruluğunu ispatlayan bir delil de İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) bu ayet-i kerimenin itlakına istinat etmesidir. Vird ibn-i Zeyd İmam Bakır'dan (a.s) soruyor ki: "Allah'ın ismini söyleyerek hayvanı kesen bir Mecusi hakkında ne söylüyorsun." İmam; "Ye! dedi" Ben; "bir Müslüman Allah'ın simini söylemeden keserse nasıl?" İmam "Yeme" dedi. Allah Teâlâ buyuruyor ki "Allah'ın ismi söylenilen hayvanın etinden yiyin ve Allah'ın ismi söylenemeyen hayvanın etinden yemeyin"[2] Görüldüğü gibi İmam kesenin Müslüman olmasının şart olduğunu reddetmek için ayetin itlakına istinat buyuruyor. Yine Şeyh Mufit Muknia kitabında Ehl-i kitabın Allah'ın ismini söyleyerek kestiği hayvanın oluşunu ispatlamak için mezkûr ayetin itlakına istinat etmiştir. Şeyh Tusi önceden de işaret ettiğimiz gibi Hilaf adlı kitabında kesilirken başı gövdesinden ayrılan hayvanın helal olduğunu ispatlamak için bu itlakat istinat etmiştir. Yine Allame Hilli “Mühtelif” adlı eserinde, kabul ettiği üzere İbn-i İdris de gövdesi soyunmadan hatta ölmeden derisi soyulan hayvanın helal olduğuna delil olarak buna istinat etmiştir. Yine fakihlere ait diğer sözlerde bu ayette itlakın olduğu göstermektedir. 2- Hayvanı keserken Kıbleye yöneltmenin şart olduğunu ikame edilen delillerin yeterliliğin de şüphe ederse k kıbleye yöneltilmeden kesilen hayvanın helal olduğunu ispatlayan ayetlerden biri de şu ayettir: "Sizin için tuttuklarını yiyin ve avlanır, avı tutup keserken Allah adını anın ve Allah'tan sakının, şüphe yok ki Allah pek tez hesap görür." (Maide/4) Bu ayetin evveli kesme hakkında av ve bilindiği üzere avda kıbleye yöneltmenin şart olmadığında şüphe yoktur. Ama ayetin sonunda yer alan: "Allah'ın ismini zikredin" sözü ister avcı ulaştığında ölmüş olan ve iterse diri olan ve avcı tarafından kesilmesi gereken avı içine aldığı gibi, kesilmek istenen evcil hayvanı de içinde alır. Önceki ayette haram olan yerler sayıldıktan sonra tezkiye olmuş hayvan bu hükümden çıkarılıyor; ister tezkiye kesme yoluyla gerçekleşsin ve isterse av yoluyla. Sonra ayetin sonunda müstakil bir hüküm olarak şöyle deniyor: "Allah'ın ismini söyleyin" Bunun anlamı Allah'ın ismini söylemenin tezkiyeyle bir arada olmasının gerekli olduğunu bildirmektir. Ayetin bu bölümünün sona bırakılması ayetin mutlak oluşuna bir delildir. Eğer yalnızca av avlarken Allah'ın isminin söylenmesi gerektiği açıklanmak istenseydi, avın yakalanmasından önce yanı av köpeğini gönderilmesine işaret edilerek bu farzın hatırlatılması daha uygun olurdu. Buna göre ayetin sonunda yer alan "Allah'ın ismini söyleyin" cümlesi her iki ayette geçen hükme işarettir ve kesilen ve avlanan hayvanın helal olmasını Allah'ın ismini söylemeğe bağlı biliyor. Ayette yer alan Allah'ın ismi söylendiğinde hayvanın helal olacağına dair mutlak ifadeli hükme dayanarak kıbleye yöneltmenin farz oluşunun şart olduğunu reddedebiliriz. 3- Hayvanı keserken kıbleye yöneltmenin farz olduğu şartına delil olmadığı takdirde böyle bir şartın olmadığını ve kesilen hayvanın helal olduğunu ispatlayan delillerden biri de şu ayettir. "Ey inananlar, size rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yiyin ve ancak ona tapıyorsanız karşılık olarak şükredin. Söz budur ancak; O, size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram etmiştir. Fakat zorda kalan, başkasının hakkında el uzatmamak ve zaruret miktarını da aşmamak üzere yerse günah etmiş olmaz. Çünkü Allah, suçları örten rahimdir." (Bakara/172,173) Gerçi bu ayet delaleti mutabıkısı (direkt ifadesi) Allah'ın ismi söylenmeden kesilen hayvanların haram oluşudur; ama bu konu anlatılırken kullanılan "sadece" gibi sınırlamayı bildiren bağlaçların kullanılması, ayetin akışı ve helal ve temiz şeyleri yemeğe emir edilmesi bütün bunlar ayette haram olduğu bildirilen şeylerden başkasının helal olduğunu gösterir. Bu da kesilirken Allah'ın isminin söyleyip kıbleye yöneltilmeyen hayvanı da içerir. Çünkü böyle bir hayvan ne murdardır, ne domuzdur ve ne de Allah'tan başkasının ismi anılandır. Allah'tan başkası için kesilenden maksat Allah'ın ismi anılmayan hayvandır. Çünkü Allahı2n ismi anılmadan Allah'tan gayrisi için kesilmiş sayılır; çünkü diğer bir ayette şöyle denilmektedir: "Allah'ın ismi anılmayarak kesilen hayvan fısk (azgınlıktır). Ayetin haramları sınırlamayı ifade etmediğini söylemek aksi takdirde bu sınırlamanın dışında kalan haram olan birçok hususların tahsis yoluyla tekrar haramların içerisine dâhil edilmesi gerektiğini bunun ise tahsis-i ekser-i gerektirdiği için doğru konuşmak kurallarına aykırı düştüğünü söylemek doğru değildir. Çünkü haram olan hayvanlar, yırtıcılar vb. genel unvanlarla bir arada diğer hayvanların helal olduğunu bildiren itlakından çıkarılması mümkündür, böylece tahsis-i ekser de gerekmez. Öte yandan bu ayetin nazil olduğu dönemde birçok hayvanın haram olmadığı sonradan inen ayetlerle ve Peygamber'in (s.a.a) hadisleriyle haram olan hayvanlar bir bir açıklanmıştır diyebiliriz. Buna göre de tahsıs-ı ekser söz konusu olmaz. Evet bu ayet-i kerimede önceki ayetlerde açıklandığı üzere zibhin gerektiği şekilde gerçekleştiği farz edildiğinden bu yönden itlakı yoktur. Sadece zibhin kendisinden başka şartlarının olmasına karşı ayette itlak vardır. 4- Kıbleye yöneltmenin şart olup olmadığında şüphe ettiğimizde başvurulabilecek mutlak ifadeli delillerden biri aşağıda zikredeceğimiz ayettir: "Gelsinler de kendilerine ait olan menfaatleri elde etsinler ve kendilerine rızık olarak verilen dört ayaklı hayvanları, muayyen günlerde Allah'ın adını anarak kessinler. Yiyin artık onlardan ve yoksul fakiri de doyurun." (Hac/28) 5- Yukarıdaki ayetten daha açık bir şekilde bizim iddia ettiğimiz şeyi ispatlayan bir ayette şudur: "Büyük develeri de Allah'ın size meşru kıldığı kurbanlık hayvanlar olarak yarattık, onlarda hayır ve menfaat var size. Artık onlar, ayaktayken onları boğazlayın ve Allah'ın adını anın, Yan üstü düştükleri zaman da hem siz yiyin ondan, hem de yoksulluğunu bildirip isteyen ve gizleyip istemeyen yoksulları doyurun; siz şükredesiniz diye böylece onları da ram ettik size." (Hac/36) Bu iki ayet hayvan keserken Allah'ın ismini söylemenin şart olduğunu bildirmenin yanı sıra, açıkça yiyip yedirmeği bu şartı riayet etmeğe bağlı bilmiş ve kıbleye yöneltilmesinin gerektiğine işaret edilmemiştir. Bu iki ayetin mutlak ifadesi, hayvan kesiminde Allah'ın ismini söyleminin yeterli olduğunu ve başka bir şartın gerekli olmadığını bildirir. Eleştiriler: Bu iki ayette istinat etmemize müşterek ve özel olmak üzere bazı eleştiriler zikredilmiştir. Birinci ayetle ilgili olarak, ayette geçen özel günlerde Allah'ın ismini anmadan maksadın, Allah'ın hacı adaylarına verdiği nimetler karşılığında Allah'ın ismini anmak olması ayetin zahırırdır (ayetten anlaşılandır) veya en azından maksadın bu olması muhtemeldir. Buna göre hayvan keserken Allah'ın ismini anmak değildir; böylece de mutlak olup olmaması söz konusu edilemez. Cevap: Bu anlayış ayetin zahiriyle muhaliftir, bu yüzden müfessirlerden birçoğu bu ihtimale işaret bile etmemişlerdir ve kesin bir görüş olarak maksadın hayvan keserken Allah'ın ismini anmak olarak tefsir etmişlerdir. Bunun delili ise açıktır, çünkü Allah'ın ismini anmakla Allah'ı anmak bir birinden farlıdır, ayette geçen Allah'ın ismini anmaktır Allah'ın anmak değil; Allah'ı anmağa tavsiye edilmek istenseydi "Allah'ın ismini anın" demenin yerine "Babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da üstün bir surette Allah'ı anın" (Bakara/200) ayeti gibi Allah’ı anın denirdi. Birde Allah'ın ismini anmak bir işe başlamaya işaret sayılır; insana verilen bir şey karşılığında Allah'ın ismini söylemeğe emir yerine Allah'a şükretmeğe emredilmesi uygun düşerdi. Bu ve sonraki ayetlerin yapısı yani: "Her ümmete kurban kesmeyi meşrü kıldık davarlardan onlara rızık olarak verdiklerimizi keserlerken Allah'ın adını anmaları şartıyla." (Hac/34) İkinci ayet Allah'ın ismini anın ayetinden maksadın hayvan keserken Allah'ın ismini olduğuna kesin karinedir. Ama bu iki ayete istinat etmeye yönelen müşterek eleştiriler:
- Eleştiri
- Eleştiri
- Eleştiri:
- Eleştiri: