MÜT’A NİKÂHI
MÜT’A NİKÂHI
Author :
(0 Votes)
(0 Votes)
MÜT’A NİKÂHI
ÖNSÖZ Bizleri erkek ve dişi olarak, cinsel arzularla yaratan, sonra nikâhı meşrû, zina ve her çeşit ahlâksızlığı haram kılan Allah’a sonsuz hamd ü senâ, O’nun sevgili elçisi olan Peygamber Efendimiz’e, onun pak ve temiz Ehl-i Beyti’ne, seçkin sahâbesine ve onları kendilerine dâimâ rehber edinen herkese salât ve selâm olsun. “İslâm ümmetinin, mevcut olan bütün renkleriyle, birbirlerini her zamankinden daha da çok sevmeye, birbirlerini “kardeş” bilmeye muhtaç olduğu bir dönemde, neden böyle bir çalışma?!” denilebilir. Evet, bütün Müslümanların, mezhep ve meşreplerine bakmaksızın birbirlerini bağırlarına basmaları, küfre, şirke ve İslâm’a / Müslümanlara karşı işlenen her çeşit tuğyânın karşısında “yek-vücut” olmaları gereken bir ortamda böyle bir çalışma garipsenebilir. Zaten biz de çalışmamızı yıllar öncesinden hazırlamış olmamıza rağmen, bugüne değin bu vb. sebeplerle erteledik. Ancak ne var ki, bizler, nerede ve ne zaman “takrîb beyn’elmezâhib” den, İslâm mezheplerinin birbirlerini tanımaları, sevmeleri; bunun için de birbirlerine yakınlaşmaları gerekti10 □ Kitap ve Sünnet Işığında Müt'a Nikâhı ğini gündeme getirsek, birtakım mezhebî görüşler karşımıza çıkarıldı. Sürekli “Onlarda müt’a yok mu? Masûmiyet, imâmet ... yok mu?!” vb. sorulara muhatap olduk. Anladık ki, kendimize ait birtakım sorunlarımızı / sorun olarak algıladığımız şeyleri, içten içe yutkunarak evrensel İslâm kardeşliği tesis edilemiyor. Bu sorunları içimizde bir ukde olarak bırakmak yerine, masaya yatırmak; samimi, candan ve her tür önyargıdan uzak, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir ortamda konuşmak, tartışmak ve “kendi içimizde” çözümlemek zorundayız. Aksi halde bu tür sorunlar, İslâm düşmanı emperyalist güçlerin ellerinde malzeme olmaya ve bizleri birbirimize düşürmeye devam eder. Nitekim küfür ve şirk dinine mensup odakların, bu ve benzeri konuları gündeme getirerek İslâm toplumları arasına “aşılmaz duvarlar” örerek, onları birbirlerine “düşman” ettiklerini defalarca gördük, şahit olduk. 1979 tarihli muhteşem İran İslâm Devrimi karşısında dünya Müslümanlarının takındığı “vurdum-duymaz” tavrın sebebi de budur. O İslâmî hareketi yerinde boğmaya çalışan şeytânî güçler ve onların çanak yalayıcı medya takımı, diğer Müslümanların tepkisini çekmemek için, hep bu gibi mezhebî ihtilâfları gündemde tutarak, yaptıkları bütün hâinlikleri meşrû göstermeye çalıştılar. Başarılı da oldular; gâfil, vurdumduymaz sözüm-ona “Müslümanlar” sayesinde... Üstüne üstlük, hadisle iştigal ettiği söylenen bir profesörün, alel-acele “Namus Fitnesi Mut’a” adında bir yapıt hazırlayıp piyasaya sürdüğünü gördük. İlgili yapıtta, şartları dahilinde müt’aya izin veren Müslümanlar, sanki İslâm’ın tamamen karşısında, sapık bir zümre gibi sunulmaya çalışıldı... Bütün bunlardan sonra, artık sabretmenin anlamsız olduğunu gördük ve çalışmamızı yayınlamaya karar verdik.