Şirk ve Riya

Şirkler iki kısma ayrılır: a)- Açık Şirk b)- Gizli Şirk Yani bir kısım şirkler vardır ki açıktır ve onların şirk olduğunu herkes anlar; mesela putlara tapmak, başka bir varlığın, mesela bir insanın karşısında secdeye kapanmak, bir başka varlığı âlemin idaresinde Allah'a ortak koşmak gibi. Fakat bazı şirkler vardır ki zahiri şirk değildir. Ama iç yüzü şirktir. Yani mesela birisi dış görünüşte namaz kılıyor, ama batında o namazı Allah rızası için değil de gösteriş için desinlere kılıyor. İşte bu da bir nevi şirktir. Sadece yapan kimse bunun farkındadır. Bazen Allah korusun, ameli yapanın kendisi dahi bunun farkında değildir. Allah için yaptığını zanneder, ama biraz derin düşündüğünde başka amaçların da kalbinde yer ettiğini görür. İşte bunların ismine gizli şirk denir. Riya, gösteriş ve desinler için yapılan bir amel, Allah katında kabul olmayacağı gibi insanı Allah’tan uzaklaştırır ve yapılan iş büyük bir vebal olarak insanın defterine işlenir. Zira insan bütün amellerini ibadet ve itaatlerini sadece ve sadece Allah’ın rızası ve O’nun emirlerini yerine getirmek ve O’na itaat olsun diye yapmalıdır. Yani ihlaslı bir niyetle yerine getirmelidir. Önceden de dediğimiz gibi, riya ibadette şirkin bir parçasıdır ki ayet ve hadislere dayanarak kötü ve ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu ve riyanın çeşitli kısımlarını, ihlaslı olmanın önemini ve riya hastalığının tedavi yollarını kısaca açıklamaya çalışacağız inşallah. Kur'an-ı Kerim’de bu mevzuya muhtelif ayetlerde değinilmiştir ve riya edenlerin durumu açıkça beyan edilmiş ve birçok ayette de insanın dininde ve ibadetinde ihlaslı olması gerektiği ve ihlassız amelin kabul edilmeyeceği vurgulanmıştır. Nisa suresinin 142. ayetinde riya ve gösterişi, münafıkların bir sıfatı olarak beyan etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Münafıklar (güya) Allah’ı aldatmağa çalışırlar; oysa O, onları aldatır (hilelerini kendilerine çevirir). Onlar namaza kalktıklarında da üşene üşene kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. " Bakara suresinin 264. ayetinde ise şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, insanlara gösteriş için malını infak edip Allah'a ve âhiret gününe inanmayan adam gibi, başa kalkmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. " Nisa suresinin 38. ayetinde ise şöyle buyuruluyor: "Mallarını insanlara gösteriş için verenler ve Allah'a ve ahiret gününe inanmayanlar (var ya, Şeytan onların arkadaşıdır); kimin arkadaşı şeytan olursa, arkadaş bakımından hali çok yamandır." Enfal suresinin 47. ayetinde ise müminleri riyakârlar gibi olmaktan şöyle sakındırmaktadır: "Yurtlarından çalım satarak, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolunda men edenler gibi olmayın. Allah onları bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. " Maun suresinin 4, 5 ve 6.ayetlerinde riyakâr ibadet edenlerden şu şekilde söz ediyor: "Şu namaz kılanların vay haline! Onlar ki namazlarından gafildirler ve ona ehemmiyet vermiyorlar. Onlar ibadetlerinde gösteriş yaparlar." Görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ bu ayetlerde, gösteriş için yapılan amelleri ve ibadetleri (infak, cihat, namaz gibi) şiddetle kınamakta ve bunu münafıkların sıfatlarından saymaktadır. Hadislere gelince, hadislerde de bu konuda çok ağır ifadeler kullanılmıştır ve bu işin kötü akıbeti gözler önüne serilmiştir. Allah Resulünden (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirktir." "Küçük şirk nedir?" diye sorulunca riyadır buyurdu ve şöyle devam etti:" Kıyamet günü Allah-u Teâlâ kullarının mükâfatını verdiğinde, riya ehline şöyle buyurur: Gidin mükâfatlarınızı amelleri kendileri için yaptığınız kimselerden alın." Ashaptan birisi diyor ki: "Resulü-i Ekrem’i (s.a.a) ağlarken gördüm ve "Ya Resulullah, nedir seni ağlatan?" diye sordum. Buyurdu: Ben ümmetim için şirke düşmelerinden korktum. Yanlış anlamayın onlar puta güneşe veya aya tapmazlar. Onlar amelleriyle riya ve gösteriş yaparlar. Yine şöyle buyurmuştur: "İçerisinde zerre kadar gösteriş ve riya olan hiçbir ameli Allah-u Teâlâ kabul buyurmaz." Yine şu hadis, Resul-i Ekrem’den (s.a.a) nakledilmiştir: "Kıyamet günü olduğunda riyakâr insana şu şekilde hitap edilir: Ey facir, ey hilekâr, ey gösterişci, amelin boşa gitti, mükâfatın yok oldu. Git de mükâfatını kendisi için amel ettiğin kimselerden al." Allah Resulünün (s.a.a) şu hadisi de dehşet vericidir; buyuruyor ki: 'Allah katında en çok buğzedilen kimse, elbisesi amelinden iyi olan kimsedir; elbisesi peygamberler elbisesi olduğu halde, ameli zalimlerin ameli gibi olan kimse." Şu hadisi daha da korkunç buluyoruz; buyuruyor: "Kıyamet gününde azabı en şiddetli olan, o kimsedir ki (görünüşte) insanlar onda hayır görür (onu hayır ehli ve iyi sanır); hâlbuki onda bir hayır yoktur." İmam Bakır (a.s) ise şöyle buyurmaktadır: "Dış görünüşü içinden daha iyi olan kimsenin amel terazisi hafif olur." İmam Sadık (a.s)’dan şöyle rivayet edilmiştir: "Kıyamet günü namaz kılan birisini hesaba getirdiklerinde: Ya Rabbi, senin için namaz kıldım. dediğinde şu cevabı alır: Hayır, sen Filan adamın namazı ne güzeldir! desinler diye namaz kıldın: Götürün şunu cehenneme."