Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın Hayatı
Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın Hayatı
0 Vote
95 View
Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın Hayatı Zehra Gökgöz Seyyid Hüseyin Fadlullah. 1354/1935’te Necef’te doğdu. Babası Ayetullah Abdurrauf Fadlullah, Necef’e ilim yolunda hicret etmişti. Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA- Çocukluğu Necef’in en büyük ilim havzasında geçti. Dokuz yaşındayken babasının dizlerinde başladığı ilim yolculuğuna ilk gençlik yıllarında zamanın en büyük alimlerinin kapılarında devam etti. Üstün başarısı ve erdemiyle hocalarının dikkatini çekti. Zamanın en büyük müctehidinin sonsuz güvenini kazandı ve sadece ‘Büyük Müctehid’in yetkisinde olan konularda kendisine tam vekâlet verildi. İlim Meyveye Duruyor Çok sayıda Lübnanlı, Suriyeli ve Iraklı talebeyi ilmin ilk basamağından teslim alıp mertebe mertebe yükseltti. Bütün çağdaşları Fadlullah’ın ilimde ulaştığı yüce mertebeyi itiraf ettiler. 1966 yılında Lübnan’a döndüğünde geride telafi edilemeyecek bir boşluk bırakmıştı. Seyyid Muhammed Bakır Fadlullah’ın yokluğunu şu sözleriyle ifade eder: “Necef’ten çıkan herkes bu şehri kaybeder. Ama Fadlullah’ı Necef kaybetti.” Fadlullah, dini ilimlere önem gösterdiği kadar Necef’teki kültürel hareketin de dinamikleri arasında yer aldı. Kültür Merkezi’nin üyesi olan Fadlullah, edebiyat toplantılarına katılır, Mısırlı ve Lübnanlı düşünürlerin o günlerde Necef’e ulaşan makalelerini okur , güncel kültür hareketini takip ederdi. Taha Hüseyn, Hasan Zeyyat gibi ünlü edebiyatçıların dergilerini daha on yaşındayken okumaya başlamıştı. On-onbir yaşındayken arkadaşlarıyla beraber “Edebiyat” isimli bir dergi çıkarmaya başladı. Kendisi o günleri şöyle anlatır: “On, on bir yaşlarındaydık. Katılımcı yeterli sayıyı buldukça yeni bir sayı yayınlardık. Derginin heyecanını sürekli içimizde taşırdık.” Müslümanların daveti üzerine Lübnan’ın ihtiyacını göz önünde bulundurarak Necef’ten Lübnan’a geldiğinde ‘İslam Enstitüsü’nü kurdu. Sayısız alim yetiştiren enstitüde eğitim halen devam etmektedir. ‘İnsanların sıkıntılarıyla ilgilenmek ve İslam’la bağlarını kuvvetlendirmeyi’ davet metodu olarak belirledi. Beyrut ve Şam’da verdiği fıkıh ve usul dersleri 20 yıldan fazla sürdü, bu derslere Arap yarımadasının çeşitli yerlerinden gelen talebeler devam etti. İlmi faaliyetleri Arap dünyası ile sınırlı kalmadı; çeşitli İslam ülkesinde ayrıca ABD, Fransa, Britanya gibi batı ülkelerinde çok sayıda akademik konferanslarda katılım gösterdi. Fıkıh Usulü’ndeki Metodu Selefin yolunu takip eden Fadlullah, Kur’an ve Sünnet’i anlama yolunda yeni ve sağlam bir düşüncenin temellerini attı. Fadlullah’ı ictihadında ehil kılan noktaları başta dile mükemmel hakimiyet olmak üzere şöyle sıralayabiliriz: 1-İctihad ve çıkarımlarda, birinci kaynak ve temel yasa olan Kur’an’ın anlayışını temel almak. 2-Soyut felsefi düşünce ve mantık işlemleriyle içinden çıkılmaz bir hal alan fıkhı sadeleştirmek. Bu, birçoklarının anladığı gibi usulü çiğneme değil, teori ile teorinin çatıştığı pratiği ortak noktada buluşturma gayretiydi. 3-Fadlullah’ın üstün dil hakimiyeti ve edebi zevki, dini metinleri anlama ve yorumlamasında özel bir boyutla tezahür etti. Müctehidin sağlam bir kanaate sahip olması durumunda fıkıh nazariyelerini ortaya atmaktan çekinmemesi gerektiğini savundu. Temkinli hareket, ilmi temellerle bağı kopması durumunda mükellefler için meşakkate yol açıyordu. Bazı alimler Fadlullah hakkında ‘ulaştığımız sonuçlar aynı; ama Fadlullah bizden daha cesur’ diyerek tanıklıklarını dile getirdiler. Cemiyet Hâmîsi Toplumun ilgi ve korumaya muhtaç grupları Fadlullah’ın çalışma alanlarından bir diğeriydi. Lübnan savaşında yetimler yaşamlarını; din ve ahlaklarını tehdit eden ellere düşme tehlikesi yaşıyordu. Fadlullah, Meberrat Hayır Müessesi’ni kurdu. Bir müddet sonra Lübnan’ın her yerinde açılan şubeleriyle faaliyet gösteren Meberrat, sosyal koruma kuruluşu olmanın ötesine geçmiş, ilim terbiye ve kültürün ışığında hayata hazırlayan bir okul haline gelmişti. Yetimlere fiziki, sosyal ve psikolojik korumanın yanı sıra, uzman bir kadronun denetiminde bireysel yeteneklerini geliştirme ve kendilerini yetiştirme imkanları sunuluyor, bu şartlarda yetişen yetimler müesseseye, topluma ve yaşama faydalı yetişkinler olarak dönüyordu. Meberrat, halen 3300 yetime koruma ve eğitim imkanı sunmaktadır. Yoksullar ve engelliler unutulmamıştı. Evlere, mağazalara, sosyal kurumlara dağıtılan sadaka kutuları ve zekat fonuyla engelli aileleri finanse edildi. Körler, sağırlar ve konuşma engelliler gibi özel ihtiyaç sahibi insanlar özellikle de iç savaş döneminde farklı dini kurumlara sığınmak zorunda kalıyordu. Dini hassasiyetin zayıflamasına yol açan bu sıkıntıyla Fadlullah ‘Görme ve İşitme Engelliler Enstitüsü’ nü kurarak mücadele etti. Enstitü, sadece Lübnan’da değil, tüm ortadoğuda alanında bir ilk olarak biliniyor. Arapça, İngilizce ve Fransızca eğitimin verildiği enstitü öğrencilere ilkokuldan doktoraya kadar ilerleme imkanı sunuyor. Fadlullah’ın kurduğu, Lübnan’da İslam Enstitüsü, Şam’da Seyyide Zeynep Havzası’ndan mezun olan alimler Lübnan’a ve dünyanın çeşitli yerlerine dağıldılar. Düşünce ve kültür sempozyumları, günlük fıkıh ahlak ve akide seminerleri, Kur’an eğitimi, yaz okulları, haftalık tefsir dersleri gibi etkinliklere ev sahipliği yapan İslam Kültür Merkezi ise, onbinlerce kitap ve elektronik destekli Büyük Kütüphane’nin yanı sıra Fadlullah’ın toplumun hizmetine sunduğu merkezlerden biri. Seyyid Fadlullah’ın hayata gözlerini yumduğu Behmen hastanesi, kendisinin yaptırdığı hastane, poliklinik, sağlık ocağı zincirinden sadece biri. Lübnan’ın mahrum bölgelerinde açılan sağlık merkezlerinde laboratuar, muayene, görüntüleme, ilaç ve tedavi gibi hizmet giderlerinin %70’i özel fon tarafından karşılanıyor. Davet ve Rehberlik Merkezleri Müslüman ve Müslüman olmayan birçok ülkede açılan merkezler din ışığında sosyal rehberlik hizmeti veriyor. Merkezler, özellikle akide ve dini hayatın tehlike altında olduğu ülkelerde insanın yaratıcısıyla irtibatını İslam düşüncesi çerçevesinde sağlamasına yardımcı oluyor. Ayrıca, başta eşler arası anlaşmazlıklar olmak üzere her çeşit anlaşmazlıklarda tarafların başvurabileceği hukuk büroları da kuruldu. Bürolarda çalışan uzman heyetlerin sorunlara İslam hukuku nazarıyla sunduğu çözüm kararları Fadlullah tarafından denetleniyordu. Fetva bürosunda ise ehliyet sahibi fetva heyeti, insanların sorularına aydınlatıcı cevaplar veriyor. Siyasi Duruşu 1975 Lübnan iç savaşı günlerinde Neb’a’da bulunan merkez, Dahiye Cenubiyye’ye taşındı. Laik grup ve partilere güvenini kaybeden gençler Fadlullah’ın etrafında dinamik bir potansiyel oluşturmaya başladılar. Fadlullah’ın iyilik ve sorumluluk bilinci üzerine inşa ettiği İslami hareketin etrafında çığ gibi büyüyen genç ordu laik ve milli partileri rahatsız etti. Defalarca suikast girişiminde bulundular. Uyuduğu odaya roket düştü, tefsir dersine giderken yürüdüğü yolda saldırıya uğradı. Ama azmi sarsılmayan Fadlullah şöyle diyordu: “Biz öyle bir halkız ki, kültürümüzde ölüme gelenek, şehadete ise Allah’tan ziyafet gözüyle bakarız.” 1982’ de İsrail Lübnan’a saldırdığında ‘sivil direniş’ çağrıları yapıldı. Ancak Fadlullah, güçten başka dil bilmeyen çirkef bir düşmana karşı silahlı direnişin tek yol olduğunu savundu. Akın akın direniş saflarına katılan gençlerin mürşidine yerel, bölgesel ve uluslar arası istihbarat servisleri tarafından suikast planları hazırlandı. CİA’nın üstlendiği bir suikast girişiminde, Fadlullah’ın evinin yakınında bomba yüklü aracın patlaması sonucu çoğu çocuk ve kadın 150’den fazla Lübnanlı öldü. Suikast öncesi dönemde Fadlullah’ın evi yerli yabancı gazeteciyle dolup taşıyordu. İslami hareketi incelemek için enstitüler kurmaya karar veren emperyalist devletlerin doğuda batıda insanların gündemini meşgul eden, aktif direnişçi Fadlullah gibi seçkin bir İslami lideri tanımaya ihtiyacı vardı. İslami hareketin dinamiklerini kavramak ve sonrasında suikast ortamı sağlamak için basın kullanılıyordu. Ama her planın üzerinde bir plan yapıcı vardı; İslam dünyasının Sünni-Şii grupları Fadlullah’ı tanıdı, Lübnan’dan dünyaya bir bağ kuruldu. Siyasi ve stratejik rehberliği dünyanın her yerine ulaşıyordu.